15 Ekim 2011 Cumartesi

Memleketimden İnsan Manzaraları - Nazım Hikmet


Nazım Hikmet hep okunabilen bir şey benim için. Yer, zaman, içinde bulunulan durumlar benim için fark etmiyor. Her seferinde kaybolabiliyorum kelimeler arasında. 

Memleketimden İnsan Manzaraları'nı 2007'den beri 3 ya da 4 kere okudum.  En son da bu hafta okudum, biraz konuşalım istiyorum buna dair. Size de iyi gelecektir.

Benim kitabım, Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkmış, mavi kapaklı, Ara Güler'in çektiği Nazım Hikmet fotoğrafları bulunan.

Sanırım ben bu kitabı, uzun yolculuklara çıkma arzusunu hissettiğimde elime alıyorum. Çünkü bu bir tren yolculuğu ve satırlar sanki bir trenden dışarıya bakarken gözünüzün önünden akıp giden şehirler gibi dökülüyor, ilerliyor. Nazım neden şiir, uzun bir şiir olarak yazmayı seçmiş memleketinden insan manzaralarını? Bence şiir olarak bıraktığı etki, düz yazının yapabileceğinden çok daha güçlü. Durmuyor, tren tıkır tıkır hep ilerliyor. 

Yerel ağızlar, şiveler, nineler, dedeler... Metin kesinlikle ölü değil. Kendine has bir sesi var Nazım Hikmet'inkinden ayrı olarak, kendi başına. Sanki bu insanlar gerçekten konuşuyor, siz de dinliyorsunuz hem de hiç sıkılmadan. 

Zaman akışına bakacak olursak hep ilerliyor gibi, trenin yol alışı gibi fakat kişiler üzerinden geri dönüşler, geçmiş zamana göz atmalar var. Kesişmeler de çok ilginç bana kalırsa. Mesela iki tren var. İçlerinde farklı yaşamlar var. Trenin restoranında farklı masalar, her masada konuşulanlar... 

Nazım Hikmet'in böyle bir amacı yoktu ya da istese de mümkün değildi diyebilirsiniz ama insan sormadan edemiyor, memleketimizdeki tüm insanlar bunlar mı? Geride kalan, unutulan, gözden kaçan, görmezden gelinenler var mı? Bu soruyu cevaplamayı size bırakıyorum.

Bir önceki yazıda (postta) bir alıntıya yer verdim, kirazlarla ilgili olan. Kitabı her okuduğumda tam da orada kilitleniyorum. Eylemin yoğunluğu, hiç beklemediğiniz bir şekilde gelişmesi. İnanılmaz, tek kelimeyle bana kalırsa. Şuradan bakalım. Gerçek hayat yansıtılmaya çalışılmış diye varsayalım. Sizce bu gerçek mi? Evet gerçek ama bana çok sıradışı geliyor yine de. Hani sanki kitap boyunca akış olağan haliyle devam ederken aralarda bu kiraz olayına benzer şekilde kırılmalar oluyor. Hani gerçeklikten uzaklaşma amacıyla değil de sanki sivri uçlar gibi.

Üzerine o kadar çok söylenecek söz var ki Memleketimden İnsan Manzaralarının, birazını da size bırakmak istiyorum. 

Bu kadar.

2 yorum:

  1. "Hatice, Pirâye Pirâyende.
    Doğum yeri neresi,
    kaç yaşında,
    sormadım,
    düşünmedim,
    bilmiyorum.
    Dünyanın en iyi kadını,
    dünyanın en güzel kadını.
    Benim karım.
    Bu bahiste
    realite umrumda değil…
    939’da İstanbul’da tevkifanede başlanıp
    ……………………………. biten bu kitap
    ona ithaf edilmiştir."


    Ankara Devlet Tiyatrosu geçen sene turneye İstanbul'a geldiğinde izledim oyunu. Sahnede 11 adet tablo. Nazım Hikmet'in Memleketimden İnsan Manzaralarından On bir Tablo.. Sırası geldikçe tabloların üstünde beliren ışık. Rüştü Asyalı'nın oyun boyunca boynundan çıkarmadığı kırmızı fuları ve piyano eşliğindeki harika anlatımı. Gerçekten de insanın içine işleyen güzel bir anlatımdı. En az kitap kadar etkileyici. Fırsat bulunursa mutlaka izlenmeli.

    YanıtlaSil
  2. yazını çok beğendim. ve bence nazım hizmet iyi ki şiir gibi anlatmış. çünkü kendini en iyi bu şekilde ifade ediyor. ama tam şiir gibi de değil. çok güzel tutturmuş yarı. yky'larını cok sevıyorum. bu kıtabı da mutlaka alıp okumalıyım.
    sevgıler

    YanıtlaSil