11 Ağustos 2011 Perşembe

Sirk.


"Sirklerde, örtülünce artistleri gözlerden gizleyen, böylelikle numaralarının büyüsünü hiç bozulamadan koruyan tiyatro perdeleri yoktur. Trapezci gözkamaştıran spotların altında trapezin ta tepesine kurulmuş, gerçekten de yıldız gibi parlamış yanıp sönmüştür. Derken yere iner, spotlar artık onu izlemez olur. İşte, ilgilenen varsa -herkes palyaçoları seyretmektedir- orada, gözler önündedir, seyircilerin önünden geçerek çıkışa doğru koşar gider. Artık kimse ona alkış tutmaz. Bir iki kişi ya bakar ya bakmaz trapezciye.

Bu görünmez olma duygusuyla birlikte, bir yorgunluk da gelip çöküyor George'un üzerine; hiç de fena değil. Dirim gücü sular gibi çekiliyor, hem de hızla, kendisi de ona kapılmış gidiyor, hoşnut. Bu da dinlenmenin bir yolu. Birden olduğundan çok daha yaşlı buluyor kendini. Dışarıya çıkıp otomobil park yerine doğru yürürken artık farklı yürüyor, çok daha az yaylanıyor, kollarıyla bacaklarını daha bir tutuk kıpırdatıyor. Yavaşlıyor. Ara sıra ayakları birbirine dolanıyor tam anlamıyla. Başı öne eğik. Ağzı açılıp gevşiyor, yanak kasları sarkıyor. Yüzüne donuk, dalgın, uysal bir ifade yerleşiyor. Peteklerinin çevresinde dolanan arılar gibi garip bir ses çıkararak kendi kendine mırıldanıyor. Yürürken ara sıra, sesli sesli, uzun uzun osuruyor."

Christopher Isherwood, Tek Başına Bir Adam

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder