yapı kredi yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yapı kredi yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ağustos 2012 Perşembe

Yapı Kredi Yayınları: Wishlist.

Günaydın. Evet günaydın çünkü ben bugün epey bir uyumuşum. Ara ara 30 Ağustos sebebiyle evin Kadıköy üstünden altılı gruplar halinde uçan helikopterlerin sesiyle uyanıp, bayramı unutup ‘Acaba savaş mı başladı, bari kalkayım’ desem de, bir türlü uyanamadım. En son merakla pencereye koştum o zaman gördüm helikopterleri. Buradan da bayramı kutlarım.

Gelelim wishlistimize. Arada galiba wishlistler de hazırlayıp yayınlayacağım. Wishlist nedir? Dilek listesi diye pat diye çevirebiliriz ve benim kullanımıma da son derece uygun olur. 

Dün İstanbul’a ayak bastım, okula gittim, Kadıköy’e geldim, Yapı Kredi Yayınları’na uğradım. Daha önce şurada bir kitabından bahsettiğim Jean-Louis Fournier’nin en son kitabı,  Son Siyah Saçım ve İhtiyar Delikanlılara Bazı Öğütler'i almak için. Sonra aklıma geldi, yayın kataloglarından bir tane rica ettim. Yaz 2012’ninki varmış en son basılmış olan. Siz de bence gittiğiniz yayınevlerinden bu kitapçıkları talep edin, planlı programlı kitap alışerişleri yapmanıza neden oluyorlar, fiyatlar da yer alıyor çünkü bu kataloglarda.

Dün epey bir karıştırdım ben de bu kataloğu. Kendime 10 kitaplık bir wishlist yaptım. Siz dilerseniz wishlist demezsiniz de ‘alınsa ne de güzel olur kitaplar’ dersiniz. İşte liste karşınızda!

Öldürmeyeceksin (Seçme Denemeler)- Hermann Hesse
Öfke- Philip Roth
Bir Gezginin Alfabesi/Bölük Pörçük Anılar - Sir Steven Runciman
Türklerin Yazılı Kültürü (Türklerin Edebiyatı)- Giambattista Toderini
Psikanalitik Bir Estetik İçin- Murielle Gagnebin
Zaman ve Anlatı: Üç Kurmaca Anlatıda Zamanın Biçimlenişi- Paul Ricceur
Okuma Uğraşı- Akşit Göktürk
Kitapla Direniş- Tomris Uyar
Uygarlık, Batı ve Ötekiler- Niall Ferguson
Mit ve Destan I: Hint Avrupa Halklarının Destanlarında Üç İşlev İdeolojisi- Georges Dumezil


29 Ağustos 2012 Çarşamba

Gelişigüzel Kitaplardan Rastgele Sayfalar Serisi #1: Çağlar Boyu Quidditch, J.K. Rowling.

"Altın Snitch de tıpkı Altın Sinicit gibi ceviz büyüklüğündedir. Mümkün olduğu kadar uzun bir süre boyunca yakayı ele vermeyecek şekilde büyülenmiştir. Rivayete göre, 1884'te Bodmin Kırları'nda bir Altın Snitch tam altı ay boyunca yakalanamamış, bunun sonucunda iki takım da Arayıcı'larının zayıf performanslarından yaka silkerek maçı bırakmıştır. Bölgeyi bilen Cornwall'lı büyücüler, o Snitch'in hala kırda yabanıl bir hayat sürdüğünde ısrar ediyorlar, ancak henüz bu iddiayı doğrulayabilmiş değilim."

Çağlar Boyu Quidditch, Kennil Worthy Whisp (J.K. Rowling), Yapı Kredi Yayınları, 2202, sayfa 23.

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Harry Potter ve Sırlar Odası - J.K. Rowling

Madem Harry Potter serisini yine yeniden okuyorum, bari ben de kitaplar bittikçe yazılarını sizlerle de paylaşayım dedim. Daha önce okuyanlar için güzel bir nostalji, okumayanlar için kuvvetli bir motivasyon kaynağı olacağından eminim. İlk kitap yerine ikinci kitap ile başlıyorum, bu kitap üzerine söyleyeceğim daha fazla şey olduğundan.

Harry Potter ve Sırlar Odası, Yapı Kredi Yayınları'nın Doğan Kardeş Serisi'nin 154 numaralı kitabı. Kitabın orijinal adı, Harry Potter and the Chamber of Secrets. Çeviren Sevin Okyay. 2001 yılında basılmış bu kitap, yani ben 10 yaş civarındayken. Bu da demek oluyor ki dördüncü sınıfa gidiyormuşum kitabı okuduğum esnada. Yıllar ne de çabuk geçiyor (dün saçımda iki adet beyaz buldum). Kitabın filmi de 2002 yılında çekildi. İzleyenleriniz kesin vardır, kanallar da bayramlarda yayınlıyor.

Kitabın özetinden çok da bahsetmek istemiyorum sanırım. Öyle karakterler var ki bu kitapta, ben epey güldüm, hala da aklıma geldikçe gülerim. Mesela Gilderoy Lockhart. Harry'nin okuldaki ikinci senesinde Karanlık Güçlere Karşı Savunma hocası olarak gelir Hogwarts'a. Ve ilginç bir detay. Filmde Lockhart'ı Kenneth Branagh canlandırmıştı, ünlü İngiliz oyuncu ve yönetmen. Son aylarda onu bir yerde daha gördük ama nerede? 2012 İngiltere Olimpiyatları'nın açılışında, Isambard Kingdom Brunel olarak. Google'da bir aratın, kimden bahsettiğimi anlayacaksınız. Lockhart'a dönecek olursak, tüm cadılar ona hayran desek yanlış olmaz. Mrs. Weasley'den tutun da Hermione'ye kadar herkes onu hayranlıkla izliyor, epey de yakışıklı buluyorlar. Bu durumun son derece farkında olan yakışıklı hoca ise kitap kapaklarından, imzalı fotoğraflarından onlara çapkın bir edayla gülümsüyor (hatırlayalım, bu alternatif dünyada fotoğraflar hep hareketli). Beni en çok güldürense Lockhart'ın Harry'e olan düşkünlüğü. Ünlü olmanın ikisini kader ortağı ilan ettiğine inanıyor. Tabii her şey böyle komik ve eğlenceli ilerlemiyor kitap boyunca. Lockhart'ın pure evil olduğuna inanmıyorum ancak üçkağıtçının teki olduğu açık. Tüm o kaleme aldığı, kendi kahramanlık öyküleri ile bezeli kitaplar fos çıkıyor. Zaten epey beceriksiz bir büyücü olduğuna kitap boyunca şahit oluyoruz. Kitabın sonunda da, herkes gibi o da layığını buluyor zaten.

Kitapta sevdiğim diğer karakterler aslında serinin sonraki kitaplarında da yer alıyorlar. Peki kim bunlar? Elbette Fred ve George kardeşler. Tek kelimeyle, mükemmellerler. Sırf bu ikili için bile kitaplar okunabilir, filmler izlenebilir. 

Hagrid'e gelecek olursak, bu kitapta yine başını minik ev canavarlarına duyduğu sevgi nedeniyle belaya sokmayı beceriyor. 

Harry Potter kitaplarını okurken, karakterleri elbette kafamda kurmayı sevdim. Ancak bundan daha eğlenceli bulduğum şey, iki evi hayal etmekti. Bu evler ile ilgili tasvirler çıkınca karşıma çok çok severek okudum, defalarca. Birincisi içinde ona yakın kızıl kafanın yaşadığı Weasleylerin evi. İkincisi ise ev demeye bin şahit isteyen ama ansızın çıkıp gelen konuklar için daima bir parça kazan keki ve çay bulunan Hagrid 'in evi. 

Ve bu kitabın bana kalırsa yıldızı, minik ev cini Dobby. Hem baş belası hem de son derece sadık bir dost. Bu ev cininin sonraki kitaplarda da yer alcak olması sevindirici. 

Başka da diyecek bir şeyim yok galiba, serinin diğer kitapları gibi Harry Potter ve Sırlar Odası da son derece heyecanlı ve sürükleyiciydi. Dursleylerin korkunç evinde başlıyor (bu arada Dudley bence çok ama çok komik bir karakter), Harry'nin Hogwarts'a bir nevi kaçısı ile devam ediyor. İki dönem boyunca Harry, Ron ve Hermione'nin başına gelmeyen kalmıyor. Okumadıysanız bir an önce birinci kitaptan başlamınızı öneririm.

Buradan kitabın filminin IMDB linkine gidebilirsiniz.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Deli Kadın Hikayeleri -Mine Söğüt


Arka kapak yazısı: “Aklın kıyısında gezinen, kadınlıklarını bir lanet gibir sırtlarında taşıyan, hepsi ‘kaybetmeye’ yazgılı, içe işleyen yalnızlıklarıyla kalp burkan hayatlar, varoluş kabusları...

Kalemini zehre, kana, cinnete, ölüme ve hayata aynı lezzetle batıran Mine Söğüt’ten unutulmayacak yirmi bir delilik hikayesi...”

Mine Söğüt’ü ben ilk olarak Şahbaz’ın Harikulade Yılı 1979 ile tanımıştım. Nedense şu an kitabı çok da hatırlayamıyorum, ama sevmiştim sanki. Her neyse. Geçenlerde okula giderken yolda okumak için ince bir kitap arıyordum kitaplığımda. Kalınlığına göre kitap seçmek de epey ilginç değil mi? Açıklayabilirim. Yeni bir çanta aldım, biraz ağır. Yani siz içini doldurmasanız da o hep ağır. Aynı zamanda çok da güzel. Benim de okumak için özellikle bir kitap yoktu aklımda, kısa olsun, bir günlük Kadıköy-Tuzla yolculuğu kadar sürsün istiyordum. Bu kitap geldi elime. Bu kadar açıklama yeterli bence.

Mine Söğüt, 1968 İstanbul doğumlu. Muhabirlik ve gazetecilik yapmış bir süre, ödüller kazanmış. Romanlar, hikayeler yazmış. Bir söyleşi, bir derleme, bir biyografi, iki de monografisi var. Deli Kadın Hikayeleri’ni de delirerek ölenlere ithaf etmiş. Etkileyici bir ithaf bana kalırsa.

Deli Kadın Hikayeleri Yapı Kredi Yayınları tarafından 2011’de yayınlanmış, yirmi bir delilik hikayesinden oluşuyor. Bahadır Baruter’i belki bilirsiniz, o aynı zamanda Söğüt’ün eşi. Ben bugüne kadar onu hep karikatürleri ile tanımıştım. Ancak kitap boyunca onun çizimleri de okuyucuya eşlik ediyor. Bence çok iyiler. Öykülerin etkisi X birim kadarsa, bu çizimlerle birlikte 5X’e çıkıyor. Bu arada daha önce de Yapı Kredi’den kitap aldım, genelde de baskılarını, kağıtlarını beğenirim ancak sanki bu sefer ki biraz daha iyiydi. Çok sevdim.

Açıkçası ben uzun süredir bir kitaptan, metinden, hikayeden bu kadar etkilendiğimi hatırlamıyorum. Hikayeleri okurken gerildim, korktum, üzüldüm, şaşırdım, güldüm... Gotik bir havası var her birinin. "Maharetli Pembe El" hikayesi ise bana çokça Tim Burton’ı hatırlattı. Karakterlerin hepsi hem kadın hem de deli. Deli olmayanların ise normallikleri şüpheli. Neden delirmiş peki bu kadınlar? Delirmeleri ile sonlanan sürecin temelinde kadın oluşları yatıyor mu? Galiba evet. Aklımda kalan birkaç delirme sebebini sayayım size: ensest, şiddet, acıklı aşk hikayeleri...

Bir yerlerde, Söğüt'ün röportajlarından birinde yazarın "Yüzleşme sert olmalı" dediğini hatırlıyorum. Evet, bence de öyle olmalı ancak arka arkaya bu kadar sert hikayeler açıkçası okuyucuyu gereğinden biraz fazla yoruyor. Demeye çalıştığım, ince kitap olduğuna aldanıp kısa sürede bitirmeye kalkmayın. Bence yavaş yavaş, sindire sindire okuyun. Yoksa benim gibi fazla yorulursunuz, bir noktadan sonra bütün anlatılar biribirine benzemeye, kitabın tüm deli kadınları birbirini çağrıştırmaya başlar.

Ben öykü okumayı seviyorum sanırım, her ne kadar J.D. Salinger’ın Dokuz Öykü’sü aylardır masamda okunmayı beklese de. Kolay akışını, her öyküde farklı bir şeye şaşırmayı, böylelikle ilgimi kaybetmemyi seviyorum. Ancak bence Deli Kadın Hikayeleri’nden böylesine bir kolay okuma beklemeyin.

Bu kitabı önerir miyim? Evet öneririm, her ne kadar içinde bolca gore öğe bulundursa da. Belki rahatsız olup okumayabilirsiniz. Eğer Söğüt’ün yazdıkları ilginizi çeker de okumaya devam ederseniz, bambaşka bir okuma deneyimi sizi bekliyor. 

31 Ocak 2012 Salı

Yapı Kredi Yayınları'nda Çok Satanlar.


1. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali
2. Deli Kadın Hikayeleri - Mine Söğüt.
3. Billur Köşk Masalları - Tahir Alangu.
4. Nasrettin Hoca Hikayeleri - Orhan Veli
5. Semerkant - Amin Maalouf
6. Kuyucaklı Yusuf - Sabahattin Ali
7. Bütün Şiirleri  - Orhan Veli
8. Ağrıdağı Efsanesi - Yaşar Kemal
9. Sevda Sözleri - Cemal Süreya
10. Henüz Vakit Varken Gülüm - Nazım Hikmet
Yapı Kredi Yayınlar'nın ücretsiz bülteninden alınmıştı

Haberler bende. Vol. II

Başlıyorum haberlerin devamını vermeye. 


Bu aralar epey yeni kitap alıyorum. Fantastik edebiyat aşkım yine yeniden kabardı (bkz. hayatımıza giren erkeklerin okuma alışkanlıklarımız üzerindeki etkileri). Ne yaptım en son? Yüzüklerin Efendisi'ni bininci kez (yok sadece altıncı kez) yeniden okumaya başladım. Ve yine yine aşık oldum. Nasıl olur da yazabilir bir insan böyle bir şeyi dedim. Bu arada Yüzüklerin Efendisi üçlemem İzmir'deki evde kaldığında Penguen (Kadıköy)'e uğradığımda özel baskı, üç kitap bir arada olanını aldım. 70 lira. Almak isteyenler için bence son derece uygun çünkü ayrı ayrı alınca 100 lira civarına geliyor. Çok da güzel bir basım elbette, söylemeye gerek yok sanırım. 


Yüzüklerin Efendisi haricinde bir de Robert Jordan'ın Zaman Çarkı serisine başladım. Başlamadım aslında ama bu yöndeki ilk adımı attım, kitabı aldım. Epey uzun bir seri. Bakalım, seversem beni soğuk kış gecelerinde epey oyalayacağa benziyor. Bir de Penguen'deki çok sevimli görevlilerden biri bana Patrick Rothfuss'ın Rüzgarın Adı adlı kitabını önerdi. Çok ama çok övdü. Rafta bekleyenler arasında o da var. 


Yani, fantastik edebiyat güzel şey. En sürükleyici şeylerden biri şu hayattaki herhalde. Lisede tavan yapan bu sevgimin ilerleyen günlerde artarak devam etmesini diliyorum.


Diğer haberlere gelecek olursak, Kadıköy civarı kitap alışverişim sonucunda gördüm ki Yapı Kredi Yayınları'nın tüm kitaplarında %20 indirim var! Bitiş zamanı da henüz belli değilmiş. Bence kaçırmayın. Kaçırmazsınız zaten. Bir de çocuk kitaplarında tatil boyunca %25 indirim olacakmış! Böyle kampanyaları görünce, bazı yayınevlerini neden diğerlerinden daha çok sevdiğimi tekrar tekrar hatırlıyorum. 


Yapı Kredi'den ben Oliver Sacks'ın Mars'ta Bir Antropolog ve Alberto Manguel'in Okumanın Tarihi kitaplarını aldım. Güzel gibiler, beklemedeler.


Şu sıralar elimde sakız gibi uzamış, Sjon'un Mavi Tilki adlı kitabı var. Henüz bir yorumum yok sanırım kitaba dair. Bakalım, bekliyorum. Aynı anda Jostein Gaarder'ın Portakal Kız'ı da çantamda hep benimle. Gaarder'ı seviyorum. Çok çok çok.


Yapı Kredi'ye geri dönecek olursak, kitapçının önünden geçerken bir şey almayacak da olsanız bence girin ve kasanın yanında duran ücretsiz haber bültenlerinden alın. Yeni çıkan kitaplar hakkında yazılar oluyor. Mesela, Tony Judt'un Kötülük Kol Gezerken adlı kitabı çıkmış yeni ve bir ara alınması lazım! "Yeni bir dünya için manifesto" diye tanıtılan kitap elbette merak uyandırır.


Bu arada Kitap-lık'ın son sayısında Bilge Karasu var! Sevenlerine duyurulur.


Şimdilik bu kadar!