26 Kasım 2012 Pazartesi

Dev Şeftali - Roald Dahl

Çocukluğuma dair hatırladığım beş tane şey varsa, bunlardan biri kesinlikle Roald Dahl'dır. Abarttığımı sanabilirsiniz, lakin gerçekleri söylüyorum.

İngilizce'yi Türkçe ile beraber öğrenmeye başladım. Başlar başlamaz da kitaplara saldırdım. Saldırıp da elimden bırakamadıklarım elbette Dahl amcanınkilerdi. Hatta nereye gitsem yanımda taşıdığım bir fotoğraf vardır ki şöyle, kış gecesi, ben 7 yaşımdayım, tepeden tırnağa annem ve anneannemin ele ele verip ördükleri yün örgüler içerisindeyim. Ortalama bir elma boyutunda olan yanaklarım yünün de verdiği sıcaklıkla fosforlu pembe olmuş. Benim bir elimde Dahl'ın romanı The BFG var, diğer elimde babamın bir iş gezisinden dönerken bana aldığı elektronik sözlük, önümde de devasa bir meyve tabağı. 

Dahl deyince akla bir de onun tüm kitaplarını resimleyen Quentin Blake geliyor. Bana küçükken hep sanki çok yakın arkadaşlarmış gibi gelirdi. Aynı evde yaşarlar ve bütün sırlarını birbirlerini anlatırlar. Galiba gerçekten dosttular ancak daha fazla detay bilmiyorum. Blake'in işin içine dahil olması, kendine has çizgilerle Dahl'ın hikayelerini süslemesi, galiba görsel olarak da bu yazarın, kitaplarının hafızama çıkmamak üzere kazınmasına sebep oldu, iyi ki de oldu.

Ben Dev Şeftali'yi çok severim. Çarli'nin Çikolata Fabrikası'ndan çok, Matilda'dan az. Matilda gerçekten çok özel bir kitaptır benim için, belki gün gelir ondan da bahsederim. Şimdilik şeftalimize geri dönelim.

Bendeki Dev Şeftali artık epey yaşlı. 1998 yılında 1.000.000 Lira'ya almışız. Ön kapakta da kırmızı bir kalp stickerı var. Neden? Çünkü ben küçükken sevdiğim kitapların üzerine kalpli sticker yapıştırırdım. Bu kitabı aldığımız gün bir solukta bitirdiğimi hatırlıyorum. Peki neden bahsediyor bu kitap?

Bu esasında James'in hikayesi. Tam adıyla James Henry Trotter. James'in anne babası, hayvanat bahçesinden kaçan bir gergedan tarafından yutulmuşlardı ve bu yüzden o da birbirlerinden beter iki teyzesi ile beraber yaşamak zorundaydı. Kötü ebeveynler, ya da ebeveynlerin yokluğunda çocuklara son derece kötü davranan  yetişkinlere Dahl'ın kitaplarında sıklıkla rastlanıyor. Sebebi de açık sanırım. Yazarın hayat hikayesini okuduğunuzda kendisinin de benzer bir durumu deneyimlediği görülüyor. Her neyse. Peki ya saha sonra ne oluyor? James evin bahçesinde teyzelerinin ona verdiği görevleri yerine getirirken garip kılıklı bir adam ona bir iksir verioyor sonra aksaklıklar şunlar bunlar derken (çünkü bu tür şeyler çocuk kitaplarının olmazsa olmazıdır) James gitgide büyük bir hızla büyüyen bir şeftali ile karşı karşıy kalıyor. Şeftanin içinde onu daha akıl almaz şeyler bekliyor: insan boyutunda böcekler. Korkmayın hemen, bunlar görüp görebileceğiniz en cana yakın en komik yaratıklar. Sonra da macera başlıyor.

İlginç bir hikaye bu bana kalırsa. Mutsuz bir çocuğun düşü gibi. Çünkü sonunda ülke değiştiriyor James, bir sürü arkadaşı oluyor ve sonsuza dek mutlu yaşıyor. Bunun gerçek değil de bir hayal olduğunu düşünmek çok acıklı çünkü James'in haline gerçekten üzülüyorsunuz. 

Bana kalırsa en büyük sıkıntı kitabın sonuydu. "Ve böylece yolculuk bitti. Ama yolcular yaşamaya devam ettiler. Hepsi de bu yeni ülkede zengin ve başarılı oldu" (s.142) Şimdi mesele şu ki, bu yeni ülke Amerika olunca, Dahl da paragrafın devamında Kırkayak bir şirketin satışlardan sorumlu müdür yardımcısı olduğunu, İpekböceği'yle Örümcek Hanım ip üreten bir fabrika kurduklarını söyleyince, yüz kırkıncı sayfaya dek devam eden o naiflik şrankk diye parçalanıyor ve benim aklıma Amerikan rüyası/Kapitalizm'den başka hiçbir şey gelmiyor. Belki siyaset bilimci olmam artık çocuk kitaplarından dahi keyif almamın önüne geçmeye başlamıştır, kim bilir.

Demem o ki, Roald Dahl'ı sevin, sevdirin. Çevrenizdeki çocuklara okutun, uyarlama filmlerini izleyin, Quentin Blake'in çizimlerine bakın. Kısacası, yaşınız kaç olursa olsun, arada çocuk kitapları okumayı unutmayın.



1 yorum:

  1. Ben sadece Charlie'nin Çikolata Fabrikası'nı biliyordum, o da film sayesinde... Paylaşımınız çok faydalı oldu. Bundan sonra çocuk kitabı soranlara Roald Dahl'ı da tavsiye edeceğim.

    YanıtlaSil