18 Haziran 2011 Cumartesi
Öykünün Kedi Gözü - Semih Gümüş
"Şiire yakın, ama şiirsellikten korkması gereken; düzyazı, ama romanın dünyasına uzak. Bu iki uca değip kaçan, ikisinin arasında, sıçrayan fasulye"
Böyle tanımlıyor Semih Gümüş öyküyü. Sizce de mükemmel değil mi?
Bu sefer bir eleştiri kitabıyla karşınızdayım. Son zamanlarda "yazmak" üzerine yazılmış kitapların peşindeyim.Ruhumda didaktik bir eğilim var sanırım.
Ben Semih Gümüş'ü işinin ehli olmasına rağmen önlenemez alçakgönüllülüğünden dolayı çok severim. Bir de Cortazar'a duyduğu hayranlıktan ötürü.
Öykü okumayı sever misiniz? Ben gerçekten severim. Kısa cümleleri severim. Karakterleri az ve öz tanımayı severim. Bu karakterleri tanıdıkça soğumayacağımı bildiğimden severim. O vurucu anı beklemeyi severim. Düğüm çözüldükten sonra ipleri parmaklarımın arasında dolaştırmayı severim. Bir gün benim de ilk gerçek öykümü yazabilme ihtimalini severim.
Semih Gümüş Ankaralı. Hafif çekik gözleri gülünce kısılanlardan (benimkiler kesinlikle ufak birer top büyüklüğünde olduğundan böyle karakter sahibi gözleri severim). Ankara Siyasal mezunu. Sırf bu dönem üzerinden anlatacak çok şeyi olanlardan. Adam Öykü'nün eski Notos Öykü'nün şimdiki genel yayın yönetmeni. Daha önce yayınlanmış kitapları ise: Futbol ve Biz, Başkaldırı ve Roman (bunu kesinlikle öneririm), Eleştirinin Sis Çanı, Kara Anlatı Yazarı Vüsat O. Bener, Öykünün Bahçesi, Yazarın Yalnızlık Burcu, ve Modernizm ve Postmodernizm. Ben Gümüş ile birkaç ay önce tanışma ve azıcık sohbet etme şansı yakaladım. O kadar seviyor ki yaptığı işi ve o kadar bilgili ki, çok imrendim.
Benim elimdeki kitap Can Yayınları'ndan (gerçekten çok fazla bu yayınevinden kitap alıyorum, sevimli minik kırmızı kalp yüzünden sanırım) 2010 yılında çıkmış. Kapak tasarımı Ayşe Çelem Design tarafından yapılmış ve bence gerçekten çok başarılı. İçerisinde kaynaklar ve dizin bölümleri olması benim ayrıca hoşuma gitti.
Kitaba gelelim.
Öykü artık sadece yazarların ilk romanlarından önceki antreman sahaları mı? Gümüş yer yer bu soruyu soruyor sonra da hem kendi hem de okuyucuların yüreğine su serpmek için sıraladıkça sıralıyor genç yazarları ve albenilerini. Bir de diyor ki, "Türk öykücülüğünün bulunduğu yer, yarın çıkacağı yerden her zaman daha aşağıda olacak..." Kitap iki buçuk bölümden oluşuyor diyebiliriz. Buçuk kısım Gümüş'ün genel olarak konuyla ilgili ele aldığı yazılar. Bunlar çok uzun değil, bu nedenle buçuk dedim. Esas ilk bölüm, faydalı ve dönüp dönüp bakabilecek ve isterseniz kendinize okuma listesi çıkarabileceğiniz bir düzende. İkinci bölüm için de geçerli bunlar. Fakat ikinci bölüm daha detaylı bir şekilde yazarlar üzerinde duruyor. Birinci bölüm Ahmet Mithat Efendi'den başlayıp Faruk Duman'a Türk öykücülerini sıralıyor. Bahsettiği yazarlar hakkında en fazla birer paragraf bilgi vererek. Esas ikinci bölümde "benim yazarlarım" dediği birkaç ismi kısmen daha derinlemesine anlatıyor. Kimler mi var? Salah Birsel, Tomris Uyar, Füruzan, Selim İleri, Murathan Mungan, Fatih Özgüven, Murat Yalçın, Hakan Ergül...
Bir de mesela şu tavrı çok güzel ve örnek alınası Semih Gümüş'ün. "Benim yazarlarım" dedikleri var. Dönüp tekrar okudukları. Ama takım tutar gibi göz dönmüş bir şekilde savunmaya çalışmıyor onları. Olması gerektiği gibi, daha iyi anlamaya çalışıyor bu insanların ürettiklerini, her yıl belki de farklı anlamlar çıkarma çabasında. Ve ekliyor,"Yazarını sev, ama kendince. Onu eleştirenleri kem gözle görürsen, edebiyatın sana gerekmediğini de anlamalısın".
Ben bu kitabı sevdim. Eğer Öykü 101 diye bir ders olsa, ders kitaplarından biri bu olabilirdi. Biri olabilirdi çünkü bence biraz fazla temel ve yüze yakın yazarın adı geçtiği için çok derinlere inemiyor. Bir de elbette eğer bahsedilen yazarları okumuşluğunuz varsa kitaptan daha çok zevk alıyorsunuz. Okuması keyifli bir kitap olmasına rağmen keşke yazar tüm bahsettikleri arasından birkaç konu çekip çıkarsaydı da onlara yoğunlaşsaydı demeden duramadım.
Bu kitap en çok da Türk öykücülüğüne merak duyanların ama nereden başlayacağını kestiremeyenlerin başucu kitabı olacak nitelikte. Bence bir elinize bu kitabı bir elinize de not defterinizi alın, Gümüş'ün de yorumlarından faydalanarak hazır yaz gelmişken kendinize güzel bir okuma listesi çıkarın.
Bir de benden size bir kıyak (kıyak birazcık argo gibi oldu, kusura bakmayın). Semih Gümüş'ün özellikle üzerinde durduğu, gizliden gizliye "Bence bunları okuyun" dediği öykülerden/kitaplardan birkaçını ekliyorum. Umarım keyifle okursunuz.
İshak - Onat Kutlar
Parasız Yatılı - Füruzan
Bir Denizin Etekleri - Selim İleri
Eldivenler, Hikayeler - Murathan Mungan
Bir Şey Oldu - Fatih Özgüven
Yürekte Bukağı - Tomris Uyar
Kurutulmuş Felsefe Bahçesi - Salah Birsel
Göl İnsanları - Kemal Tahir
Bir soruyla bitiriyorum bu kitap yazısını. Semih Gümüş'ün bir sorusuyla.
Öteki pek çok büyük edebiyatta hep kış yaşanırken, bizim edebiyatımızda öykünün zamanı neden hep bahardır?
Cevap, öykülerde saklı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Ya "Eldivenler ve Hikayeler" çok sıkıcı,sadece birkaç öyküsü güzeldi,açıkçası romanlarda şahlanan Murathan Mungan'ı öykülerinde bulamadım.
YanıtlaSilEllerine saglik ne guzel bir derleme olmus. Tesekkurler.
YanıtlaSil