14 Haziran 2011 Salı

Richter 10 - Arthur C. Clarke & Mike McQuay


Uzun bir süreden sonra yeni bir kitapla karşınızdayım. Bu arada burayı, yorumlarınızı gerçekten çok özlemişim. Neyse bütün yaz bol bol beraberiz zaten.

Bu kitap için öncelikle Resif Kitap'tan Ece Hanım'a teşekkür etmeliyim. O kadar nazik ki anlatamam, okumam için yollamış. Neyse gelelim kitaba.

Hani deneseniz kesin bayılacağınız şeyler vardır ya meselaaaa doğa yürüyüşleri, deniz kabuğu koleskisyonu gibi ama bir türlü binbir sebepten ötürü fırsat bulamaz ve yapamazsınız. İşte bilim kurgu benim için öyle. Eminim, bende nerd potansiyeli kesinlikle var!

Fark ettiğiniz üzere bu 2 yazarlı bir kitap. Açıkçası böyle nasıl kitap yazılıyor ben pek anlamıyorum. Bölüm bölüm mü yazıyorlar acaba o da zor olmaz mı? Neyse, her zamanki gibi önce yazarlarımı tanıyalım sonra da kitaba bakalım.


Clarke'ı (1917-2008) ben de birçoğunuz gibi daha önce duyduğum ama sebepsiz yere okumayı hep ertelediğim bir yazardı. Bu durumdan müzdarip bir diğer yazar ise Isaac Asimov. Clarke'ın en çok duyduğum eseri ise elbette 2001: A Space Odyssey. Eminim aranızda diğer yazdıklarını okuyup, çok beğenip beni onu sadece 2001: A Space Odyssey ile anmama kızanlar olacaktır. Üzgünüm, Clarke ile ilgili bilgim popüler kültür ile sınırlı maalesef. Bu nedenle Clarke hakkında her türlü bilgi ve tavsiyeye açığım. Clarke'ı araştırırken epey garip şeyler okudum. Mesela bu bilim kurgu dehası 1956'da Sri Lanka'ya taşınmış. O zaman tabi ülkenin adı Sri Lanka değil Seylan'mış ve bu kişisel göçün en büyük sebebi de yazarın su altı dalışına olan merakıymış. Okudukça gerçekten garip bir adamla karşı karşıya olduğumu fark ettim. Bir nevi mucit Clarke aynı zamanda. Kısıtlı mekanik bilgimle çok iyi anlayamasam da, bir çeşit uydu üzerinde çalışmış. Sizi aydınlatabilmek için ne olduğunu anlamaya çalıştım, maalesef 2. paragraftan sonra vazgeçtim. Neyse. İşte böyle bir yazarla karşı karşıyayız. E zaten sıradan biri olmasını da bekleyemezdik, öyle değil mi?

İkinci yazarımız ise Mike McQuay. Ben bu adı daha önce hiç duymamıştım, belki aranızda bilenler vardır. Bir bilim kurgu yazarı o da. Maalesef McQuay hakkında bilgimiz bununla sınırlı.


Kitabın kapağını ben gerçekten çok beğendim. Orijinal baskısından bence bin kat daha iyi. Oldukça etkileyici hatta. Dediğim gibi Resif Yayıncılık tarafından basılmış ve 349 sayfa, saman kağıdına. Bu arada macera severler bu yayınevine bir baksın derim ben, oldukça ilginç kitaplar yayınlıyorlar.

Deprem.

Ben çok korkarım. Her insan korkar bilirim ama hep deprem var oldu sanırım hayatımın içinde. Hiçbiri can ve mal kaybı verdirecek türden olmasa da ara ara kendini bana hatırlatmayı ihmal etmedi. Bir de belki duymuşsunuzdur, İzmir'de deprem sırasında yerin altından çok korkunç sesler gelir. Böyle homurtu gibi, vahşi hayvanların inlemesi gibi bazen de. Bence jeotermalden ama bilemiyorum tabi, uyduruyorum. İşte ondan deprem korkusu üstüne bir de bu sesin korkusu eklenir İzmir'de. Depreme dair hatırladığım ilk şey de bundan yaklaşık 15 sene öncesine ait. Akşam yemeğine oturmuşken bir anda başlamıştı deprem sonra babam, annem ve ben ki babam gerçekten iridir, annemin makyaj masasının altına girmiştik. Nasıl sığdık oraya hala mantıklı bir açıklamam yok. Şimdi benim bir bacağım anca sığar oraya. Neyse, böyle işte. Deprem fena bir şey.

Bu kitabı okumam da geçenlerde olan Kütahya depremine denk düşüyordu. İşte böyle zamanlarda tek başına yaşamak ayrı zor. Ama bende nasıl bir kitap aşkı varsa, yine de inat ettim, kitaptan ve depremden korkmadım.


Ve sonunda onca çene çalmadan sonra gelebiliyorum size kitabı anlatmaya. Ama zaten baştan söyleyeyim bu sefer olabilidiğince az ipucu verme niyetindeyim kitap ile ilgili çünkü ağzımdan kaçırdığım en ufak detay, sizin bu kitaptan alacağınız bütün keyfi bir anda alır götürür. Evet. Kahramanımız Lewis Crane. 1994'teki deprem ona yaşatabileceği en korkunç şeyi yaşatmış ve ailesini ondan almış. 30 yıl sonra, bambaşka bir dünya düzeninin ortasında tekrar karşılaşıyoruz onunla ve depremlere karşı olan nefretiyle. Kitap boyunca Lewis'in önderliğinde sürdürülen birçok bilimsel çalışmaya şahit oluyorsunuz. Depremleri önceden gösteren sistemler geliştirmeyi en sonunda da depremleri tamamen ortadan kaldırmayı amaçlıyorlar. Sonrasında o kadar fazla şey olup bitiyor ki, anlatmak istesem de hepsini anlatmam gerçekten saatlerimi alabilir. Açıkçası ben komplo teorilerinden çok hoşlanan biri değilimdir, başta bu kitabı da öyle sandım ama anladım ki öyle değilmiş. Bence oldukça başarılı bir anlatımı var ve kesinlikle çok sürükleyici. Mesela bu yeni dünya düzeninde süper güç Çin, İsrail kendi nükleer programının kurbanı olmuş ve kendisiyle birlikte Orta Doğu ve Güney Avrupa'yı da haritadan silmiş. Eminim şu an çok meraklandınız.

Kısacası, yaz tatilinde bir yerlerde güneşlenirken okumak için ideal bir kitap bu. Ama siz yine de, olası bir depremden sonra onu izleyecek olan tsunami'den kaçabileceğiniz bir yerlere serin havlunuzu!

Sevgiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder