25 Kasım 2012 Pazar

Bir kedi hikayesi: Ayı.

Şimdi ben bu yazımda, artık 9 aylık olmuş olan kedimden bahsedeceğim. Neden? Bilmiyorum. Çünkü aklım epey bir havada bu aralar, konsantrasyon sıkıntıları da çekiyorum. Kısacası, kitap yazısı yazacak durumda değilim. Bir sebebi de yok esasında, zaten biraz da kediden bahsetmek istiyorum.
Kediler garip yaratıklar. Herkesin çocuğunun özel, farklı ve bambaşka olduğu gibi herkesin kedisi de tektir, erişilmezdir. Açıkçası benim öyle bir iddiam yok, Ayı (kedimin adı) son derece ortalama bir kedi bana kalırsa. Aşağı yukarı her kedinin yaptıklarını yapıyor. Onu bu kadar çok sevmemin sebebi de bu zaten.
Öncelikle, Ayı inanılmaz yaramaz. Bu halinde henüz kısırlaştırılmamış olmasının da payı var tabii ki. 9 ay içinde 2 kez dördüncü beşinci kattan aşağı indi. Atlamadı, indi. İlk önce atladı sandık ama sonra düşündük ve dedik ki, eğer atlamış olsaydı bu halde bulamazdık onu. Bu hal dediğim de, üstü bile kirlenmemişti ama ufak bir detay: tırnakları epey kötü haldeydi. Bizim apartmanın bahçesi var ve bahçede de en az 70 yıllık ağaçlar. Bu yaramaz, pencereden en yakın ağaca atlamış, sonra da aşağı inmiş. Düşmemiş yani. İşte bu olay iki kere tekrarlandı. Artık çok dikkatli davranıyoruz. Korkunç dakikalardı.
 
Yaramazlığının en önemli bileşenlerinden birinin bu sürekli evden kaçma isteği olduğu söylenebilir. Başlarda çok üzülüyordum, herhalde beni sevmiyor, alışamadı diyordum ama sonradan pek öyle bir durum olmadığını anladım. Yine bu kaçma şeyinde de kısırlaştırılmamış olmasının payı büyük. Mesela eve yemek mi söyledik, kapıyı onu bir odaya kapamadan açıyoruz çünkü koşarak kaçıyor. Alt katlarda dolaşıyor.
 
Yaramazlıkları bir kenara, inanılmaz fazla yiyor.  7 günlük mama en fazla 4 gün dayanıyor. Veterineri de durumun farkında ve 1.5 yaşına kadar büyüyeceğini bize hatırlatıp, dikkatli olmamızı söylüyor. Kendi maması bir yana, daha küçükken bizim yediklerimize inanılmaz sulanıyordu. Diyelim pizza yiyoruz kokusunu aldı mı, koşarak masaya atlıyordu. Aylar boyu hiçbir şey vermeyip, bir de üstüne tersleyince bu yemek isteme işini epey azalttı ama hala peynir, kurabiye, salam ve özellikle de yemek sularına karşı koyamıyor. Esasında ben de eskisi kadar katı değilim. Ucundan kıyısından yediklerimden veriyorum.
 
Uyku düzenine gelecek olursak, gündüzleri uyumaya epey alışmış. Haftanın 3 günü sabah-akşam okulda oluyorum. O da uyuyor. En çok da manzaraya karşı yerleştirdiğim ütü masasında uyumayı seviyor. Ben gelince deliriyor haliyle. Geceleri çok sorunluydu eskiden. Hele ilk haftalarda kafama ince bir örtü örtmeden uyuyamıyordum çünkü direkt kafama atlayıp kemiriyordu. Şimdileri biraz daha sakin ama nedense benimle uyumuyor pek. Garip bir şekilde yerde uyumayı çok seviyor. Yumuşacık yatağı olmasına rağmen mermerleri, parkeleri tercih ediyor.
 
Garip huyları da yok değildir. İnanılmaz bir saç-sakal yalama delisi. Sabahları genelde beni 6'da uyandırıp sonra kendisi uyuyor. Eğer inatla uyanmazsam deliler gibi kumunu eşeleyip sinir bozucu bir ses çıkarıyor. Beni yemek yerken izlemeyi çok seviyor. Kafasını 90 derece yana eğip yapıyor bu işi. Dudağımı uzattığımda minicik yalıyor, yanağımı uzattığımda hart diye ısırıyor. Bazen dilini dişlerinin arasında sıkıştırıp, ağzı yarım açık beni izliyor. Biraz aptal görünüyor. Adını biliyor, ona bakıp konuştuğunuzda çok hoşuna gidiyor. Yerde yatarken tecihen arka patilerinden birini duvara dayıyor. Gövdesinden daha uzun bir kuyruğu var. Parmaklarının hepsi siyah, biri hariç, o pembe. Ayakkabıların üstünde, kafasını ayakkabılardan birinin içine sokup uyumaya bayılıyor. Plastik kaptan hayatta su içmiyor, su kabı yok, büyük cam bardaklardan biri onun oldu.
 
Tek bir sorunumuz var, çok ısırıyor. Oynamak ısırmak demek onun için. Hep değil ama sıklıkla durum bu. İnternette okuduğuma göre, annesinden eğitim almadığı için böyle olabiliyormuş bazı kediler. Galiba biz annesinden erken ayırdık Ayı'yı. Çözüm olarak da her ısırdığında ensesinden tutup burnunu yavaşça yere değdirmemiz, ve "yapma" dememiz gerekiyormuş. Çünkü anne kedi de böyle eğitiyormuş yavrularını. Bakalım, deniyoruz, umarım işe yarar.
 
Ayı böyle bir kedi işte. Umarım uzun yıllar hep benimle kalır.
 

8 yorum:

  1. Gördüğüm en tatlı Ayı:) Sağlıklı,mutlu beraber bir ömür dilerim.

    YanıtlaSil
  2. Fotoğraftaki Ayı mı?! Ne minik ve sevimli bir ayı o öyle. Çok hoşuma gitti anlattıkların. Canım acayip kedi çekti :)

    YanıtlaSil
  3. Ne güzel anlatmışsın... merakla okudum yazdığın her cümleyi.
    Kediler hakkında ne bulursam okuyorum çünkü benim kedim bugüne dek -gerçek anlamda- sahip olduğum ilk kedi ve diğer kedilerin nasıl davrandıkları hakkında en ufak bir bilgim yok.
    Senin kedinin yaptıklarını okuduğumda ki, senin söylediğine göre Ayı ortalama bir kediymiş, benim kedim kedi değil gibi geldi bir an bana.
    Isırmayı bilmez, pati atmayı bilmez, hiç bir şekilde can yakmaz-acıtmaz, yemeklere hiç bir şekilde dokunmaz, biz ne yersek yiyelim dönüp bakmaz bile; varsa yoksa kendi mamaları.
    Mamayı da bitirmez, iki lokma yer, gider oynar-uyur gelir tekrar yer. Hiç kilo sorunu olmadı.
    Hiç kaçmaya çalışmaz, aksine, ben dışarı çıkması için kapıyı aralasam bile kafayı uzatıp bakar-içeri kaçar.
    Hiç yaramazlık yapmaz, oyun saatlerinde zıp zıp zıplaması dışında.
    Hiç bir eşyaya zarar vermez, tırnaklarını sadece kendi tırmalama aparatlarında kullanır.
    4 aylıkken aldık, şu an tam 1.5 yaşında, geldiği günden beri böyle.
    Acaba benim kızım mı gerçekten çok uslu bir kedi, yoksa bir sorunu var da ben mi anlamıyorum?
    Ciddi ciddi soruyorum.
    Ve, tabi ki, ayı ile sana upuzun -sevgi dolu yıllar diliyorum :)

    YanıtlaSil
  4. Merhaba Sittirella, teşekkür ederim, hızlıca yazılmış bir yazıydı. Sanıyorum senin kedin gerçekten ama gerçekten çok uslu bir kedi. Kedilerin de insanlar gibi çeşit çeşit olduğundan eminim artık ben, herbirinin huyu farklı. Ayı benim ikinci kedim, annemlerin evinde 13 yaşında bir de Siyam kedim var, o tam senin ki gibi. Etliye sütlüye bulaşmadan yaşar, babama aşıktır, bir kere bile tırmalamadı bizi. Ama küçükken de öyleydi, yani seninkinin de huyunun değişeceğini sanmam. Ancak bilinen diğer bir gerçek de Ayı gibi yaramaz kedilerin kısırlaştırma ameliyatından sonra huy değiştirdikleri. Bakalım, ne olacak bizimki. Ben de sana uslu kedinle güzel yıllar diliyorum (:

    YanıtlaSil
  5. Bizimki daha kısırlaştırılmadı :(
    Veteriner 'bu cins geç olgunlaşıyor, 5 yaşına geldiğinde olgun sayabiliriz, kısırlaştırma için acele etmeyin' dedi diye bekledik, önümüzdeki ay kısırlaştıracağız :(
    Korkum, ya ameliyat sonrası huy değiştirirse?
    Neyse, değiştirse de-değiştirmese de, benim 'Bal' kızım bir ömür bizimle, başa gelen çekilecek :)
    Bu arada ironiye bakar mısın?
    Ayı-Bal :)
    Çok güldüm.
    Yorumuma cevap verdiğin için çok teşekkür ederim.
    Ayı'cığın patilerine öpücükler :)

    YanıtlaSil
  6. çok sevdim Ayıcığı, zaten o kadar sevimli ki maşallah, o pespembe burnuyla, sevmemek mümkün mü?
    bizim kedi bize kendi patileriyle geldi, bir sabah bahçede bulduk. yetişkin kısırlaştırılmış bir dişi kediydi. tasması yoktu. evden mi atılmış, kendi mi kaçmış bilmiyoruz. o günden beri bizimle, annemle babamın ve tabii benim göz bebeğimiz oldu. şişko bir tekir. bütün gün uyur. orta yaşlı, 9-10 yaşında var rahat, o yüzden oyun huyu pek yok. sıcakta uyusun, sıcak yoksa benim ya da babamın kucağında saatlerce yatar. bazen de püsküllü birşeyler bulunca deli gibi koşup püskülü kovalar:) bazen yüzümü gözümü deli gibi yalar, hafifçe ısırır. kendince öpüyor herhalde. benekli göbeğine kafamı gömerim ben de her fırsatta:) her tarafını koklar öperim:)
    ilk geldiğinde kedi mamasından başka bişey yemezdi. şimdi taze istavrit bulunca alıyoruz, onu çok seviyor. bir de evde tavuk yapınca ona da biraz veriyoruz. ama köfte hiç sevmez. kışın evden çıkmaz. yazın hep bahçede oturmak ister ama tabii gece hep eve alırız biz. ben işteyyim, bütün gün en çok annemle vakit geçirir. annemin dediğine göre her isteğini anlatıyormuş miyav miyav. mesela yastığını güneşli bir köşeye taşıtıyor veya elektrik sobasını açtırıyormuş.
    hiç kedi arkadaşı yok, hep bizden birisi olsun ister yanında.
    anneme göre o da arkadaşı olsun iki miyavlasın istermiş. o yüzden annem özenle bahçeye çıkartır, refakat eder kediş'e. (adı Kediş, hiç yaratıcı değiliz o konuda:) Ama kediş öbür edileri hiç sevmez, pek hırçın kız:)
    kucağıma aldığımda yumuşacık kadife gibi ve tombilik,
    sonra patileriyle bana sarılıyor ya...
    dünyanın en güzel şeyi bence, kedi:)
    kedi sevgisi başka şey.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar güzel anlatmışsın, bayıldım (: Tekirlere bayılıyorum. Ayı da tekir sayılır zaten. Eskiden sarmanları daha çok severdim ama tekirler bence daha muzip görünüyorlar, desenleri de çok güzel oluyor. Hele seninli gibi benekliler mükemmel! Ben galiba kedi seven aileleri çok seviyorum. Garip bir şekilde mutluluk verici oluyor zaten kedi. Kedi sahibi olmayanların bunu anlaması zor bence. Komikler zaten, doğuştan. Mesela Ayı son 20 dkdır yerde bulduğu bir kapakla deliler gibi oynuyor. Sonra yorulup yere atıyor kendini, sonra yine kalkıyor. İlginçler (: Çok teşekkürler yorumun için.

      Sil
  7. evet kesinlikle kediler insanları güldürmek için yaratılmış olabilir:) benim kedim 3 yaşında gri beyaz tüylü ve yeşil gözlü, kocaman gövdeli(fino kadar falan) erkek bir tekir kedi.. dünya tatlısıdır herkesin kedisi gibi , ama benim onda en çok sevdiğim aramızdaki uyum:) beni arkadaşı ya da akrdeşi falan sanıyor olabilir, çünkü evdeki herkesten farklı davranır bana, ben endişeliysem endişelenir mutluysam göbeğini açarak uyur stresliysem yada sinirliysem uzaktan izler beni, ama hep peşimde dolaşır, ben nereye gitsem ayrılmaz:) onsuz nası yaşıyordum diye düşünmeden edemiyorumm bazen çünkü sürekli onla konuşmaya o kadar alıştımki hahaha kedimle konuşuyorum bildiğin:) o da anlıyo gibi geliyo bazen haha.. kedini anlattıgın için teşekkürler bütün kediler harikalar ve bulundukları yere huzur getiriyorlar:)

    YanıtlaSil