6 Ağustos 2011 Cumartesi

Harry Potter ve Büyülü Taş - J.K. Rowling


Herkesin okuma sebebi başkadır. Sevip sevmemekten bahsetmiyorum. Elinize bir kitap ya da "o" kitabı almaya iteni diyorum. Mesela ben sıkılınca, bir şeye çok üzülünce okurum. Normalde okuduğumdan daha fazla okurum. Gözlerim ağrıdan patlayana kadar okurum. İşte bu dönemlerde okuduğum kitaplar ezbere bildiklerimdir. Her şeyin üstüne bir de yeni bir şeyle karşılaşmak istemem. İşte bu üç bilemedin dört kitap cümle cümle aklımdadır. Neden böyle bilmiyorum, mesela televizyonu açsam ya da bir yerlere gitsem aynı etkiyi yaratmaz. Tanıdık bir şeyler okumam gerekir, hep. Düşünmemem gerekenleri düşünmemek için.

Sizin bu aralar keyfiniz nasıl bilmiyorum ama ben dünyanın en mutlu insanı olmadığımdan eminim. Benim en yakın diyebileceğim üç tane arkadaşım var. Biri erkek, ikisi kız. Erkek olanı 7 yaşımdan beri tanıyorum. Kızlarla ise 4 senedir arkadaşım ama 7/24 beraber geçen 4 sene olduğundan, kaç seneye eşdeğer bilmiyorum. İşte erkek olan bütün yaz yoktu. Yurtdışında çalıştı, staj yaptı. 2 günlüğüne gelip sonra 5 aylığına uzakta bir kıtaya gidecek. Kızlardan biri de o uzak kıtaya gimek üzere şu an bir uçakta. Büyük olasılıkla uyumaya çalışıyor ama yapamıyor. İkinci kız ise doğduğu, doğduğumuz şehre geri döndü. İşe başladı. Yeni bir hayatı var. Milyonlarca insanlık şehir bir bize yer bulamadı. Hepimiz sanki özenle seçilmiş gibi dağıldık. Elbette ilişkimizde değişen bir şey olmayacak ama yine de insan üzülüyor ve hemen özleyiveriyor. Mail, skype, telefon elde koca kupa kahve ile sabahlara kadar gülmenin yerini tutmaz ki.

Tüm bunlar, ayrıca başka şeyler ki artık yazmak istemiyorum yoksa burası kitap blogu olmaktan çıkıp ergenlerin dertlerini anlatığı bir yer halini alacak diye korkuyorum, ben iyice bunaldım. Tutam tutam saçım dökülüyor, geceleri uyuyamıyorum. Uyandığımda da yorgun oluyorum. Neyse ki Eylül başı İstanbul'a dönüyorum. Bu garip şehir beni de lanetledi sanırım. Efsunlu gibi sadece caddelerini düşünüyorum. Gün sayıyorum.

Kısacası çok mutsuzum.

Harry Potter, daha doğrusu o büyülü dünya da buna çok benzer bir dönemde hayatıma girmişti. 2000. Milenyum. Ne akademik başarılarım, ne de herhangi bir konudaki yeteneğimle övünmem, Harry Potter'ı ilk keşfedenlerden biri olmakla övündüğüm kadar. Zaten fark ettiyseniz başlıkta kitabın adı da Harry Potter ve Felsefe Taşı değil, Büyülü Taş. Çünkü Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkmadan önce Dost Yayınları tarafından basılan bu kitabın adı böyleydi. Çevirmen farklıydı. Muggle yoktu İçdaraltan vardı. Kısacası şimdiki halinden epey farklıydı. Sonra yeniden çevrildi, değişiklikler yapıldı. Fakat 1999 yılında basılan bu kitabın bir tanesinin de bende olması emin olun güzel bir duygu (:

Ya ilkokul 3 ya da 4. sınıftaydım. Babam farklı bir ülkeye taşınıyordu. Biz de tatillerde yanına gidecetik çünkü o zaman gittiğim okul gerçekten çok iyiydi ve beni alıştığım yerden ayrımak istemiyorlardı. Ben üzülmüştüm ama çok net de hatırlayamıyorum şimdi. Sonra Harry Potter çıktı karşıma. Okumaya başladıktan sonra sıkılıp bıraktığımı ve bir hafta sonra uykum kaçtığı gece tekrar elime aldığımı hatırlıyorum. Sonrasını tahmin edersiniz elbette.

Harry Potter'ı okuyan herkesin farklı bir sebebi var bence sevmek için. Ben her şeyin mümkün olmasını sevmiştim. Çikolatalı kurbağaları sevmiştim, şatoyu sevmiştim, Hagrid'i çok çok sevmiştim...Hiç yalnız olmamalarını, birlik duygusunu... Bir de Hermione ile olan benzerliğimiz. Herkesten bunu duyunca insan ister istemez daha da bağlanıyor bu seriye.

Filmlere gelince, sinema konusunda çok iyi değilim. İzlerim ve beğenirim genelde. Nelere dikkat etmek gerekir bilmem mesela. Vasat bir film izlesem de eğer sıkılmadan sonuna gelebilmişsem benim için iyi bir filmdir. Bu nedenle serinin filmlerini de izledim, sevdim. Daha iyi olabilirdi elbette. Bilmiyorum, bence fena da değillerdi.

Geçen hafta tekrar Harry Potter okumaya başladım, okunmayı bekleyen onca kiap varken. İster terapi deyin, ister zaman geçirmece, bana iyi geldiği kesin. Bunun da bir ktiap yazısı olmadığının farkındayım. Pek bir şeye benzemedi ama en azından bu aralar yapılacak işlerden vakit kaldığında neyle meşgul olduğumu öğrenmiş oldunuz.

Neyse, şimdilik bu kadar. En kısa sürede eski neşeme kavuşmak dileğiyle.

2 yorum:

  1. ben de bir sürü bekleyen kitabı bırakıp Harry'i baştan sonra tekrar okumak istiyorum. Bence dostluk üzerine yazılmış en güzel eser ve ben sanırım bu güçlü arkadaşlık duygusu yüzünden çok seviyorum bu seriyi.

    YanıtlaSil
  2. Niye böyle oldun? Heralde yoğun sınav döneminin sonucu olsa gerek. Biraz sabun köpüğü şeylerle ilgilensen diyorum. Yazıların ve kitap yorumların çok güzel.
    Bu ruh durumun beni cok üzdü gerçekten.Hele saçlarının döküldüğünü duymak.

    Bak 20 lerini geçmiş birisi olarak nacizane tavsiyem hayatta hiç bir şeye değmez bence herşeyi bir parça akışına bırakıp geldiği gibi yaşamak bakalım hayat sana süprizler hazırlamış görmek heyacanlı değil mi sence de? Hem unutma hayatın tekrarı yok.

    YanıtlaSil