Şimdi ben bu yazımda, artık 9 aylık olmuş olan kedimden
bahsedeceğim. Neden? Bilmiyorum. Çünkü aklım epey bir havada bu aralar,
konsantrasyon sıkıntıları da çekiyorum. Kısacası, kitap yazısı yazacak durumda
değilim. Bir sebebi de yok esasında, zaten biraz da kediden bahsetmek
istiyorum.
Kediler garip yaratıklar. Herkesin çocuğunun özel, farklı ve
bambaşka olduğu gibi herkesin kedisi de tektir, erişilmezdir. Açıkçası benim
öyle bir iddiam yok, Ayı (kedimin adı) son derece ortalama bir kedi bana
kalırsa. Aşağı yukarı her kedinin yaptıklarını yapıyor. Onu bu kadar çok
sevmemin sebebi de bu zaten.
Öncelikle, Ayı inanılmaz yaramaz. Bu halinde henüz
kısırlaştırılmamış olmasının da payı var tabii ki. 9 ay içinde 2 kez dördüncü
beşinci kattan aşağı indi. Atlamadı, indi. İlk önce atladı sandık ama sonra
düşündük ve dedik ki, eğer atlamış olsaydı bu halde bulamazdık onu. Bu hal
dediğim de, üstü bile kirlenmemişti ama ufak bir detay: tırnakları epey kötü
haldeydi. Bizim apartmanın bahçesi var ve bahçede de en az 70 yıllık ağaçlar.
Bu yaramaz, pencereden en yakın ağaca atlamış, sonra da aşağı inmiş. Düşmemiş yani. İşte bu
olay iki kere tekrarlandı. Artık çok dikkatli davranıyoruz. Korkunç
dakikalardı.
Yaramazlığının en önemli bileşenlerinden birinin bu sürekli evden kaçma isteği olduğu söylenebilir. Başlarda çok üzülüyordum, herhalde beni sevmiyor, alışamadı diyordum ama sonradan pek öyle bir durum olmadığını anladım. Yine bu kaçma şeyinde de kısırlaştırılmamış olmasının payı büyük. Mesela eve yemek mi söyledik, kapıyı onu bir odaya kapamadan açıyoruz çünkü koşarak kaçıyor. Alt katlarda dolaşıyor.
Yaramazlıkları bir kenara, inanılmaz fazla yiyor. 7 günlük mama en fazla 4 gün dayanıyor. Veterineri de durumun farkında ve 1.5 yaşına kadar büyüyeceğini bize hatırlatıp, dikkatli olmamızı söylüyor. Kendi maması bir yana, daha küçükken bizim yediklerimize inanılmaz sulanıyordu. Diyelim pizza yiyoruz kokusunu aldı mı, koşarak masaya atlıyordu. Aylar boyu hiçbir şey vermeyip, bir de üstüne tersleyince bu yemek isteme işini epey azalttı ama hala peynir, kurabiye, salam ve özellikle de yemek sularına karşı koyamıyor. Esasında ben de eskisi kadar katı değilim. Ucundan kıyısından yediklerimden veriyorum.
Uyku düzenine gelecek olursak, gündüzleri uyumaya epey alışmış. Haftanın 3 günü sabah-akşam okulda oluyorum. O da uyuyor. En çok da manzaraya karşı yerleştirdiğim ütü masasında uyumayı seviyor. Ben gelince deliriyor haliyle. Geceleri çok sorunluydu eskiden. Hele ilk haftalarda kafama ince bir örtü örtmeden uyuyamıyordum çünkü direkt kafama atlayıp kemiriyordu. Şimdileri biraz daha sakin ama nedense benimle uyumuyor pek. Garip bir şekilde yerde uyumayı çok seviyor. Yumuşacık yatağı olmasına rağmen mermerleri, parkeleri tercih ediyor.
Garip huyları da yok değildir. İnanılmaz bir saç-sakal yalama delisi. Sabahları genelde beni 6'da uyandırıp sonra kendisi uyuyor. Eğer inatla uyanmazsam deliler gibi kumunu eşeleyip sinir bozucu bir ses çıkarıyor. Beni yemek yerken izlemeyi çok seviyor. Kafasını 90 derece yana eğip yapıyor bu işi. Dudağımı uzattığımda minicik yalıyor, yanağımı uzattığımda hart diye ısırıyor. Bazen dilini dişlerinin arasında sıkıştırıp, ağzı yarım açık beni izliyor. Biraz aptal görünüyor. Adını biliyor, ona bakıp konuştuğunuzda çok hoşuna gidiyor. Yerde yatarken tecihen arka patilerinden birini duvara dayıyor. Gövdesinden daha uzun bir kuyruğu var. Parmaklarının hepsi siyah, biri hariç, o pembe. Ayakkabıların üstünde, kafasını ayakkabılardan birinin içine sokup uyumaya bayılıyor. Plastik kaptan hayatta su içmiyor, su kabı yok, büyük cam bardaklardan biri onun oldu.
Tek bir sorunumuz var, çok ısırıyor. Oynamak ısırmak demek onun için. Hep değil ama sıklıkla durum bu. İnternette okuduğuma göre, annesinden eğitim almadığı için böyle olabiliyormuş bazı kediler. Galiba biz annesinden erken ayırdık Ayı'yı. Çözüm olarak da her ısırdığında ensesinden tutup burnunu yavaşça yere değdirmemiz, ve "yapma" dememiz gerekiyormuş. Çünkü anne kedi de böyle eğitiyormuş yavrularını. Bakalım, deniyoruz, umarım işe yarar.
Ayı böyle bir kedi işte. Umarım uzun yıllar hep benimle kalır.