19 Nisan 2011 Salı
Korkunç Bir Gece - Anton Çehov
Spiritizmaya inanır mısınız? Ben inanmam. Ama korkmak için inanmaya gerek yoktur zaten. Öyle değil mi?
Ben kısa öyküleri çok severim. Aile ile yenen sohbetli masaları romanlara benzetirsek, kısa öykü de annenizden gizli masaya oturulmadan tencere üzerinden kaşıklamaktır yemeği. Size özeldir, sıcacıktır ve bıraktığı tat eşsizdir. Kısa öykü deyince akla gelen ilk isimlerden biridir Çehov. Rus Edebiyatı’nın 19. Yüzyılına ait sanantçılardandır ve benim çok sevdiğim, özlediğim toprakların yazarıdır.
Anton Çehov, 1860 yılında, Taganrog’da doğdu. Tıp eğitimi sırasında dergilere yazdığı kısa öyküler çok sevildi ve kısa sürede tanınan bir sima oldu. En bilinen eserleri, sizlerin de tahmin edebileceği gibi: Vanya Dayı, Üç Kız Kardeş ve Vişne Bahçesi. Daha önce hiç okumamıştım ben bu yazarı, neyse çok da geç kalmış sayılmam sanırım. Tek tesellim de bu zaten.
Elimdeki kitap, Can Yayınları’nın Can Cep dizisinden. Bavulum çok ağır olmasın diye yanıma çokça ince kitap almaya karar vermiştim (aynı hesaba geldiğini geç fark ettim). İyi ki de öyle yapmışım. Bu seri aslında çok da yeni değilmiş, ben kitapçıda rastladım. 2005 yılında basılan bu kitabın ait olduğu Can Cep serisinde, 20 kitap var. Boyutu gerçekten ufak. Yukarıdaki fotoğraftan da anlayabileceğiniz üzere. Ne demiştik... Evet, 2005 yılında basılmış bu kitap(çık), çevirisi de Mehmet Özgül tarafından yapılmış. Bu incecik kitap, sizi yormadan diğer insanların dünyalarının içine çekecek ve eminim, bir çok konuda yalnız olmadığınızı göreceksiniz. Diğer bir detay ise, kahramanlar neredeyse hep erkek. Bence oldukça garip bu durum...
Kitabımızda 8 adet kısa öykü var. İsimleri de pek hoş: Berber Dükkanında, Memurun Ölümü, Hep Dilimin Yüzünden, Korkunç Bir Gece, Atla İlgili Soyadı, Yolunu Şaşıranlar, Bu Kadarı da Fazla, Ah Şu İnsanlar. Hepsinde bir olay var ve içinde var olan kişiler bu basit durumları eşsiz kılıyorlar. Öykülerin geneline korku, panik ve telaş hakim. Bir de ısrar ve yanlış anlaşılma. Dil o kadar yalın ki, acaba ben bir şeyler mi atlıyorum diye sayfalar arasında gezindim durdum. Sonra da öykülerin kahramanlarının paranoyalarının bana bulaştığını düşünüp, bir fincan kahve daha alıp rahatladım. Bu öyküler benim için amaçlarından farklı, gereğinden fazla şey çağrıştırdılar. Uzunca bir süre Rusya’da yaşadık, gelip gittik ailemle. Öykülerde de oturduğumuz mahallenin ve dolaştığım sokakların adları geçince çok garip hissettim. Mesela Varvara Petrovna’nın aşığı genç, bizim mahallemiz Sokolniki'nin eşsiz güzellikteki parkında ona aşkını ilan ediyordu. İvan Petroviç Panihidin ise Yeni Arbat’ın sokaklarını telaşla geçerken ben oralarda ne de çok dolaşmış, fotoğraf çekmiştim. Sonra Ah Şu İnsanlar öyküsünde, Rus trenlerinden ve biletçilerden şikayet eden adam. Moskova-St.Petersburg trenine defalarca binen ben, tüm şikayetlerinizde size hak vermeden duramıyorum. İşte bu küçük detaylar nedeniyle, bu kitap benim için mükemmeldi.
Öyküler gerçekten güzeldi. Fakat alengirli, detaylarla dolu anlatımlara çok alıştıysanız bu parçalar belki de size biraz yavan gelebilir. Umarım öyle olmaz. Neyse, ben en sevdiğimi belirtmeden geçemeyeceğim. Merak etmeyin, bu heyecanlı hikayenin sonunu söylemeyeceğim. En sevdiğim öykü, kitaba adını veren, Korkunç Bir Gece oldu. Kurgu o kadar akıllıca ki, sonunda gerçekten çok şaşıracaksınız. Çok detay vermek istemiyorum ama kahramanların soyadlarını mutlaka sizinle paylaşmalıyım. Bence çok yaratıcıydı. Şöyle: Panihidin (Cenazetörenigil), Trupov (Cesetoğlu), Upokoyev (Rahmetligil), Çerepov (Kafatasıoğlu), Mertvets (Cesetgil), Pogostov (Tahtalıköygil), Miortvıy (Ölüler), Kladbişçenski (Mezarcıoğlu). Sizce de dahiyane değil mi!
Açıkçası ben ödlek biriyimdir. Küçükken, o zamanki evimizin uzun bir koridoru vardı. Akşamları en arka odadan öndeki odaya koşarak gider gelirdim, gözlerim de kapalı. O koridor benim için tüm korku tünellerinden daha ürkünçtü. Bu gözü kapalı koşmalar bana bir keresinde pahalıya patladı. Annem elinde tepsi bana doğru gelirken, tepsinin içindeki tüm çatal, bıçak ve bardağı yüzümde hissettim. Neyse ki, yaralanmadan atlattım. İşte ben öyle korkağımdır ki, bu öyküde dahi korktum. Ama hakkını vermek lazım, korkunç değil demek yalan olur. Korkunç bir geceyi, bu kitapla tersine çevirebilirsiniz bence. Benim kendimden başka kimseye zararı dokunmayan korkaklığım da Çehov’un sözleriyle aklanabilir sanırım.
“Beyler, önceden de söylediğim gibi, ispritizmaya inanmam, şimdi de inanmıyorum. Ancak böyle bir rastlantı bir filozofu bile doğaüstü düşüncelere, hatta inançlara itebilir”
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
İsimleri ben de çok takdir ettim:-)
YanıtlaSilbana hitap ediyor demek not alalım teşekkürler :)
YanıtlaSilÇehov'u severim ve diğer Rus yazarları...
YanıtlaSilÖyküdeki isimler gerçekten çok ilginç,bilgiler için de çok teşekkürler:)Mutlu okumalar...
Ben teşekkür ederim yorumunuz için. Size de iyi okumalar...
YanıtlaSil