18 Nisan 2011 Pazartesi
Uygarlığı Değiştiren 100 Köpek – Sam Stall
Ve yine bir Kırkmerak kitabı. Bu seferki çok ama çok eğlenceli. Şu an tuşları tıkırdatırken bile yüzümde bir gülümseme var, nedeni de bahsi geçen 400 pati, 100 de kuyruk.
Bu sabah 6 uçağıyla, Karadeniz’in sevimli bir şehrine geldim. Uçak çok erken olduğu için uyur uyanık vardım havalimanına ve en koyusundan bir kahve ve limonlu kek ile başladım güne. Bekleme salonuna geçtim, ilk defa Karadeniz’e gideceğim için başladım insanları incelemeye. Gideceğim şehrin insalarının ortak bir tipe sahip olup olmadıklarına baktım, düşe kalka koşan bebekleri izledim ama sonunda sıkıldım, zaten bu şehrin insanlarının da tek bir tipi yoktu. Sonra çantamda ufak bir kitap deposu olduğu aklıma geldi ve elimi bir tanesine attım. Ne şans ki, sonraki 2 saatim mükemmel geçti. Uçak yolculuğu boyunca elimden bırakamadım kitabı. Bulutların şeklini bir şeylere benzetmeye bayılan ben, tüm o pofudukluğu unuttum. Birazdan da bahsedeceğim ama tüm kitap boyunca gülünemiyor maalesef, ara ara serpiştirilmiş içinizi acıtacak hikayeler de var. İşte bu nedenle, bir ağlar bir güler halim yanımda oturan amcayı biraz korkuttu, sanırım ufak bir buhran döneminde olduğumu düşündü. Yeter bu kadar gevezelik, gelelim kitaba.
Sam Stall’ın yazdığı bu kitap 2007’de 100 Dogs Who Changed Civilization adıyla yayınlanmış, Türkçe’ye ise Ayşen Anadol çevirmiş. 2010 yılında basılan bu kitap, Can Yayınları’nın Kırkmerak dizisinden. Bu diziyi çok sevdiğimi biliyorsunuz, bu nedenle önümüzdeki günlerde serinin diğer kitapları hakkında yazılara da hazırlıklı olun. Son olarak belirtmeliyim ki, kapak tasarımı da çok başarılı bence. Bakalım siz ne düşüneceksiniz?
Kitabımızda tam tamına 100 adet köpek var. Bir ya da en fazla 2 sayfa olan hikayeleri anlatılmış. Hikayeler 5 bölüme ayrılmış, bahsi geçen köpeklerin uzmanlık alanlarına göre. Sıralama şöyle: Bilim ve Doğa, Tarih ve Yönetim, Sanat ve Edebiyat, Popüler Kültür, Kahramanlar. Benim birkaç favorim oldu fakat onlardan bahsetmeden önce, köpeklerle aramdaki ilişkiden bahsetmek istiyorum.
Benim hiç köpeğim olmadı. Ama köpekleri hep çok sevdim. Köpekleri seven, okuyan bir kedi... Evet farkındayın tabuları yıkıyorum. Her neyse, ben köpekleri seviyorum çünkü çok şapşallar. Bir kedinin soğukluğu onlarda asla yok. Her an oyuna hazırlar, dünya onlar için havada uçan toplar ve frizbilerden ibaret gibi. Ama kediler birazcık daha kurnaz daha hin. Neyse, kedi mi köpek mi daha iyi tartışmasına hiç girmeyelim. Anneni mi babanı mı daha çok seviyorsun sorusuyla eşdeğer benim için.
Gelelim kitaba...
Tam haftasonu okumaya uygun bir kitap bu. Kısa kısa hikayeler kişinin kendini daha fazlasını isterken bulmasını sağlıyor. Bir de bence en iyi taraflarından biri, siz farkında olmadan tarih, teknoloji, kültür vb. konularda bilgilerinizi tazelemenizi sağlıyor. Hele bir de bahsedilen konulara önceden aşinaysanız, keyiften dört köşe olmanız kaçınılmaz. Eğer şehrinizde bu aralar Pazarları güneşli ve şenlikli geçmeteyse, bence kahvaltıdan sonra bu kitabı alın ve etrafınızda bolca köpeğin dolanabileceği bir parka gidin ve kitabın keyfini çıkarın. Bir de, onların hikayelerini tahmin etmeye çalışın. Kitaba geri dönersek, ben çevirisini çok beğendim. Çünkü bu dili eğlenceli, içinde kelime oyunları içeren bi kitap. Ve bana kalırsa, çevirisi en zor olan türlerden biri. Bence bu kitaptan benim bu kadar zevk almamın en büyük sebeplerinden biri, yabancı bir yazarın esprilerinin dile çok başarılı bir şekilde yedirilmilş olması. Bir de tüm bunların üstüne köpekleri seviyorsanız, sizden keyiflisi olmayacaktır.
Bu yazı sona ermeden, bir sonraki yazımıza kadar benden ayrılmadan önce kitaptan favori köpeiğimi paylaşmazsam olmaz. Layka'yı belki bilenleriniz vardır. Uzaydaki ilk Dünyalı. 1957 yılında, Sovyetler'in Sputnik II'nin tek yolcusu. Sıradan bir sokak köpeği iken kendini uzayın derinliklerinde bulması çok garip bence. Acıklı olansa, biletinin tek taraflı kesilmiş olması. Ama Layka hiç unutulmadı. Adına yaptırılan anıtta, tüm proje çalışanlarından adı geçen bir tek o var. En cesur en büyük ödülü hakediyor elbette. Bunun gibi daha çok hikaye var. Eminim sizin de bir favoriniz olacak okudukan sonra. Kitap boyunca gözlerim gülerken de ağlarken de kurumadı.
Hayvanlar iyidir. Bir çocuğun evde bir hayvanla büyümesi tahmin edebileceğinizden farklıdır. Tüyünden şu olur, ısırırsa bu olur demeyin. Bunlara sizin de aslında inanmadığınızı, sadece zararsız bahaneler olduklarını biliyorum. Kendimden örnek vermek gerekirse, eğer ben evde bir kedi ile büyümeseydim vicdan kavramı benim için hep soyut kalacaktı. Elbette, bir seri katile dönüşmeyecektim ama bilmiyorum bence bir fark murlaka olurdu. Herhangi bir şeyi sevmenin ne kadar güzel bir duygu olduğunu bu kadar küçük yaşta öğrenemeyecektim mesela. En önemlisi de, okuldan eve gelmemi bekleyen gelince de daha önlüğümü çıkarmadan kucağımda uyuyakalan bir tüy yumağının sevgisinin ne demek olduğunu hiç bilemeyecektim. Uzun lafın kısası, hayvanları sevmek güzel şey.
Bu arada aynı yazarın Uygarlığı Değiştiren 100 Kedi adlı eseri olduğunun farkındayım, ben sadece bir kereliğine mütevazi olmayı seçtim (:
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Uygarlığı değiştiren 100 kedi kitabını da buradan bulabilirsin http://www.kitapturk.com/arastirma-inceleme/uygarligi-degistiren-100-kedi-tarihte-en-cok-sozu-gecen-kediler-58075k.html
YanıtlaSilTeşekkürler (:
YanıtlaSil