9 Nisan 2011 Cumartesi

Bilinmeyen Adanın Öyküsü - José Saramago


José Saramago'yu bilenler bilir, bilmeyenler de elbet birgün onunlar tanışacaklardır. 1922 Lizbon doğumlu bu yazarın dili, beni oldum olası kendine hayran bırakmıştır. 2010'da kalem ve kağıttan sonsuza dek ayrılan Portekizli yazar, benim için yazarın tanımıdır.

Bilinmeyen Adanın Öyküsü, incecik bir kitap. İçi bomboş laflarla dolu binlerce sayfalık kitaplara kafa tutarcasına. İlk defa bu yazarı okuyacak kişilere garip gelecek olan şey ise, Saramago'nun nokta ve virgülden başka noktalama işareti kullanmıyor oluşu olabilir. Evet bazen karşılıklı konuşmaları, sadece büyük harf takibi yaparak anlayabiliyorsunuz (kişiler lafa başlarken, büyük harfe geçiliyor). Bu da biraz dikkat istiyor ama zaten okumak, dikkat işi değildir de nedir?

Benim elimdeki kitap, 2010 yılında Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Modern Klasikler Dizisi'nin bir üyesi olarak basılmış. Orijinal eser ise 1997 yılında O Conto da Ilha Desconhecida adı ile yayınlanmış. Çeviri Emrah İmre tarafından yapılmış ki bence çok çok başarılı. Sayfalar arasındaki desenlere gelecek olursak, Birol Bayram gerçekten harika bir iş çıkarmış. Kitabı okuduğum sürenin iki katını, bu çizimlere bakarak geçirdim. Ben ne kadar anlatırsam anlatayım, bir de sizin bakmanız lazım bence, en az benim kadar etkilenebilmeniz için. Nobel ödüllü bu yazarın kitabına bakalım biraz da.

Elimizde neler mi var? Bir kral, bir temizlikçi, bir de bilinmeyen adayı bulmak isteyen bir garip adam. Yaş, isim, ülke, dil... Bunların hiçbiri yok hikayede, işte bu yüzden de küçükken dinlediğimiz masalların tadı var. Bilinmeyen adayı bulmaya kalkan bu adam, birken iki oluyor. Kadın da onunla kalmaya karar veriyor. Ve bilinmeyene giden yolda bir karavela, bir adam bir de kadın beliriyor. Hikaye bu kadar. Daha fazlasını da beklemeyin. Asıl hikaye, kitap bitince kendi bilinmeyeninizin ne olduğuna dair sorular ile başlıyor. Kendi hikayenizi kurgularken, en çok vakti de yanınızda kimin olacağını düşünürken harcıyorsunuz.

Ben açıkçası hayran kaldım bu kitaba. Hani bir film izlersiniz ya da iyi bir oyundasınızdır ve ışıklar söner, perde kapanır. O kadar beğenmişsinizdir ki, ne alkışlayabilirsiniz ne de yerinizden kalkabilirsiniz. Sadece bu eseri yaratan zekaya ve yaşanmışlığa hayran kalırsınız. Nutkunuz tutulur. Bu kitabı okuduktan sonra benim hissettiklerim tam olarak buydu. Yazılarımda, siz de farkındasınızdır, bence bunu alın ya da almayın gibi çok kesin saptamalarda bulunmayı sevmiyorum. Eğer bunu bir kerecik de kullanma hakkım varsa, bu kitap için diyebilmek istiyorum. Bence daha fazla geciktirmeden bu kitabı alın ve okuyun.

Kitap hakkında birazcık daha bir şeyler yazmak istiyorum. Adam ve kadın hakkında daha çok. Ben bu sefer detaylarda kaybolmadım. Adamın sakalında beyazlar olup olmadığını, kadının saçını ne tarafa doğru ayırıp taradığını düşünmedim. Benim aklımda martılar, yeşim rengi sular bir de ay ışığı altında içtikleri şarap, yedikleri peynir vardı. Adam cesurdu, kraldan bir yelkenli olmasa da karavela kapmayı başarmıştı. Kadın doğuştan denizciydi, adamın açık denizlerdeki pusulasıydı. Onlar bir yolculuğa çıkmaya karar verdi, ve yolculuk hayatları oldu.

Şimdi kitaba ucundan da olsa bakma vakti.

"Aç şu kapıyı, demiş Kral temizlikçi kadına, Ardına kadar mı açayım yoksa azıcık mı aralayayım, diye sormuş kadın da. Kral bir an tereddüte kapılmış, aslında sokağın havasını solumaktan pek hoşlanmazmış, fakat iyice düşündükten sonra koskoca kral hazretlerinin önemsiz bir kuluyla sanki çekiniyormuş gibi kapı aralığından konuşmasının uygunsuz kaçacağına, hele de yanı başında cümle aleme kim bilir neler anlatacak olan temizlikçi kadın varken bunun hiç hoş karşılanmayacağına karar vermiş ve, Aç kapıyı sonuna kadar, diye buyurmuş"

"Bilinmeyen ada, diye tekrarlamış adam, Saçma, bilinmeyen ada kalmadı artık, Bilinmeyen ada kalmadığını nereden biliyorsun, kral efendi, Haritalarda bütün adalar var, Haritalarda sadece bilinen adalar var, Peki bulmak istediğin bu biinmeyen ada neyin nesi, Bunun cevabını bilseydim ada zaten bilinmeyen olmaktan çıkardı, Bu adayı kimden duydun, diye sormuş kral biraz ciddileşerek, Kimseden, Öyleyse niçin var diye tutturuyorsun, Çok basit, bilinmeyen bir adanın var olmaması imkansız olduğu için"

"Ben bu krallığın kralıyım ve krallıktaki tüm tekneler bana aittir, Bu gidişle onlar sana değil sen onlara ait olacaksın, Ne demek istiyorsun diye sormuş kral, huzursuzca, Tekneler olmasa sen bir hiçsin, oysa tekneler sen olmasan da rahatlıkla denize açılabilirler"

"Henüz tayfasını bile toplamaya başlamamış olan adam ise teknesini yıkayıp temizleyecek kişinin daha o zamandan peşine takıldığının farkında değilmiş, işte kader hep böyle davranır bizlere hemen arkamızdadır omzumuza dokunmak için elinin çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hala, Geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikaye, diye homurdanıp dururuz"

"Benimle birlikte bilinmeyen adayı aramaya çıkmaya kararlı mısın yani, Saraydan kararlar kapısından çıktım"

"Beğenmek, sahip olmanın en iyi şekli, sahip olmaksa beğenmenin en kötü şekli olsa gerek"

"Belli ki adamın gözleri bilinmeyen adadan başka bir şeyi görmüyor, diye düşünmüş kadın, işte göz yanılması, insanın yanı başında duran insanı görmemesi böyle olur"

Eğer siz de bilinmeyen adayı aramaya yola çıkmak üzereyseniz herkesin tüm adalar çoktan bulundu demesine rağmen, ve bir de yanınızda yıkık dökük bir karavelayı size ev yapmaya gönüllü birisi varsa, Saramago sizin için Portekizli eski bir Komünist Partili olmaktan öteye gidecek. Yeter ki siz karar kapısından bir kez çıkagörün. İşte o zaman kendiniz bile bilmiyorken, diğer yarınıza o bilinmeyen adadan bahsetmeye başlayacaksınız.

6 yorum:

  1. Saramago'nun saati: http://www.flickr.com/photos/bizans/4249947161/

    ve fotoğrafı: http://www.fotokritik.com/2086335

    :)

    YanıtlaSil
  2. Ne hoş oldu bunu yollaman (: Klasik bir çizgisi varmış sanırım, ne dersin?

    YanıtlaSil
  3. Klasik, kalıcı ve zihin hızlandırıcı.

    Saramago satranç gibidir.

    YanıtlaSil
  4. Bu kitabı beğeneceğini biliyordum;)Bu arada alıntıları da keşke noktalama işaretleri olmadan olduğu gibi aktarsaydın.

    YanıtlaSil
  5. Ama zaten öyle yaptım. Sadece en sona bir tane noktacık koydum. Ben de seveceğimi hissetiştim (:

    YanıtlaSil
  6. Ben bir kitabı bitirdiğimde üzerine 1-2 gün düşünürüm.Örneğin Kafka'nın Dönüşüm'ünü bitirdiğimde düşünerek bazı gizli simgelere ulaşmıştım(fırlatılan elmanın ilk günahı temsil etmesi gibi).Ancak bu kitabı bitirdiğimde düşünmek için kendime süre dahi vermek istemedim.Zira kitap çok boştu bence.Elbette her kitap insanı geliştirir ama bu kitabın Jose Saramago'ya yakışmadığı kanısındayım.Kitabı bitirdiğimde de çok haz duyamadım.Almanızı ve değerli zamanınızı harcamanızı önermiyorum.

    YanıtlaSil