"Koridora çıkıp görünmeden, fakat aşağı yeteri kadar görebileceğim şekilde merdiven parmaklığına dayandım. Hala merdivenlerdeydi, şimdi aralığa çıktı; aralıktaki ışık, kızın oğlan gibi kesilmiş saçlarının koyu dalgaları, gümüş ve sarı telleri üzerine düşmüştü. Yaz mevsimine yakın, ılık bir akşamdı. Üzerinde zarif, şık bir siyah elibse, ayağında siyah ayakkabılar, boynunda da, sıkıca sarılmış inci bir kolye vardı. Bütün bu şıklık ve zayıflşığına karşın, sabah kahvaltısında yenen yulaf ezmesi gibi sağlam bir havası, sabun ve limon kokusunu andıran temiz bir görüntüsü, yanaklarında sert pembe bir koyuluk vardı. Ağzı büyük, burnu havaya kalkıktı. Bir çift güneş gözlüğü gözlerini karartmıştı. Çocukluğun ötesinde bir yüzdü bu, yine de kadınlığa yakın bir yanı vardı. On altı ile otuz arasında herhangi bir yaşta olduğunu düşünebilirdim. Sonradan öğrendim ki on dokuzuncu yaş gününe iki ay varmış."
- Tiffany'de Kahvaltı, Truman Capote.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder