Herkese merhaba!
En en önce, çok teşekkürler, çünkü birlikte, bu blogun sınırları dahilinde bir rekora imza attık. Tam tamına 86 kişi katıldı ankete ve ben mutluluktan ağzımı toplayamadım!
Şimdi soruyu hatırlayalım bi.
“En sevdiğim yazar” diyebileceğiniz biri var mı?
Ankete toplamda 86 kişi katılmış.
59 kişi var,
27 kişi de yok demiş.
Açıkçası ben “var” cevabının çok çok daha fazla çıkmasını beklerdim. Daha doğrusu 27 “hayır” cevabı beklediğim sayının çok üstündeydi.
Bana en çok sorulan sorulardan biri, tahmin edebileceğiniz üzere, şu: “En sevdiğin yazar kim?” Ve ben her seferinden nedense utana sıkıla “Yok” cevabını veriyorum.
Okumak benim için hep bir arayış aslında.
En sevilen yazar nedir? “O” yazarları neden diğerlerinden hep biraz daha fazla severiz? Belli başlı birkaç sebep var bana kalırsa. Öncelikle her şey ideolojik olabilir. Hayata bakışınız, siyasi süzgeçten geçirildiğinde çok benzer şeyler ortaya çıkarıyordur. Sizin tanımladığınız bir şekilde bir “davanız” vardır ve sizin içinizden, dava yolunda bu yazar ile omuz omuza durmak gelir. Son derece de kabul edilebilir bir sebeptir, o kişiyi en sevdiğiniz yazar olarak adlandırabilmek için. Sonra şöyle de diyebilirisiniz, bu kadın/adam benim en sevdiğim yazar çünkü sanki beynimin içinde hep söylemek isteyip de izah edemediklerimi o oturmuş bir de kağıda döküyor. Burada da yaşanmışlıklarınızın ve hayatlarınızın benzerliği sizi o yazara çeker. Çünkü bizler insanız ve benzerlerimizi tutarız. Ya da estetik açıdan bayılırsınız birinin yazdıklarına. Nasıl da güzel bulmuş yakıştırmış kelimeleri, cümleleri dersiniz. Okumaya doyamazsınız. Ya da bir kitap okursunuz ve hayatınız değişir. O kitabın yazarı da artık hayatanızın bir parçasıdır.
Ben sevdiğim yazarları neden seviyorum? Ben sanırım bir detay bağımlısıyım. Detayları bulup çıkaranları, benim dikkat edip de gördüklerimi görenleri memleketlim gibi seviyorum. Sadece bakmayanları, bakıp da görenler benim yazarlarım. Güzel kelimeler, bilinmeyen kelimeler seçenler onlar. Kelime oyunları yapanlar, beni şaşırtanlar. Son sayfayı çevirmemle, bitmeyenler, yarına kalanlar.
Bir arkadaşım var. Okumayı sever. En sevdiği yazar da Proust. Bir kitabının birazını okumuş. Geri kalanları okumuyor. Bitmesinden korkuyor. Proust'un yazmış olduğu okuyacak hiçbir şeyinin kalmadığı günün gelmesinden korkuyor.
Peki en sevdiği yazara sahip olduktan sonra ne yapar insan? Eserler tekrar tekrar okundu, arkadaş ortamlarında ondan alıntı yapıldı, Google'da hayatı aratıldı, özel hayatı didik didik edildi (mümkün olduğu kadar)... Ee sonra? Hele bir de artık yaşamıyorsa bu yazar, biraz acıklı değil mi? Artık heyecanla çıkaracağı yeni kitabı beklemek yok. Yaşıyorsa da fena bir durum aslında. Ya o en son çıkardığı kitabıyla, o güne kadar yazar üzerine kurduğunuz her şeyi yerle bir ederse? Twitter'dan bir tanıdık (Engin Selam!), ankette şıklara "Vardı"yı da eklemeliydin dedi. Kesinlikle haklı. Düş kırıklığına uğramak kötü. En sevdiğiniz yazarın aslında en sevdiğiniz olmadığını öğrenmek de kötü.
Benim diyeceklerim bu kadar galiba.
Böylelikle bir anketin daha sonuna geldik. Aklınızda anket sorusu varsa, okuyankedi@yahoo.com adresine mail atabilirsiniz. Seve seve sizin sorunuzu koyabilirim.
Katılan herkese teşekkürler, bir sonraki ankette görüşmek üzere!
(:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder