13 Kasım 2011 Pazar
Kalem, defter ve yazmak.
Kendimi bildim bileli kalemle defterle bir işim her zaman için olmuştur. Bir kere ben kırtasiye malzemelerine, yeri geldiğinde annemi delirtecek kadar çok sevmişimdir. Almasam da gidip bakarım. Bakmasam da hep aklımdadır.
Ben okula başlamadan okuma yazmayı öğrenen çocuklardan olmadım. Çünkü annemlere, eğer erken öğrenirse sonra birinci sınıfta canı sıkılır demişlerdi. Onların en büyük korkusu da benim okulda canımın sıkılması olduğu için hiç okuma öğretme çabasına girmediler. Çok net hatırlıyorum, uzun süre boyunca annemin üniversite defterlerinde, annemin yazdıklarının üzerinden kendi kalemlerime geçmiştim, anaokuluna bile başlamadan önce. Sonra birinci sınıfa başladım, bir ay sonra da okumayı öğrendim. Sınıf öğretmenimiz, defterime kocamn bir elma çizip altına da “Çalışan kazanır, elması kızarır” yazmıştı.
Yazmayı da en az okumak kadar çok sevdim. Ancak son zamanlar işler biraz çığrından çıktı.
Dediğim gibi, yazmak her zaman vardı benim için. Bu yazma eylemine “edebi/sanatsal yazma” hariç her tür dahil. Haha! Flört benzeri yazma da dahil değil elbette. Çok ayıp! Mesela derslere hep yazarak çalıştım. Hep listeler yaptım. Alılveriş listeleri, okunacak kitaplar listeleri, gidilecek şehirler/ülkeler listeleri, yapılacak işler listeleri...
Bugünlerde bu yazma işi biraz fazla olmaya başladı. Sanki artık yazmadan, bir şeyleri kağıt üstünde planlamadan cümle kuramaz oldum. Mesela mailler. Hele bir de mailler uzun, eğlenceli ve bir şeyler üzerinde konuşulan mailler ise önce beyin fırtınamın ürünlerini sayfalarca kağıda döküyorum, sonra maili yazıyorum. Blog yazıları en başından beri böyleydi. Ama daha da detaylı olmaya başladılar.
Mesela geçenlerde, o sevdiğim adamla, herkesin yaptığı gibi ev hayalleri kurarken, ona pencere içine konulan şiltelerden bahsetmeye çalıştım. Bakın yine tam anlatamıyorum. Hani pencereler kocaman olur ve içeriden, pencerenin oyuğuna bazen koltuğumsu bir şey bazen de şilte konur. İşte bunu anlatamadım, o da her erkek gibi pek anlamadı. Çizerek anlatmaktan başka çarem kalmadı. Neden hep kağıt kalem var ki benim hayatımda?
Sizde de böyle mi? Hep elinizin altında boş kağıtlar ve bir adet kalem mi bulunsun istiyorsunuz?
Bizim sorunumuz ne?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Evet. Elimin altında hep bir kağıt ve bir kalem olsun istiyorum. Hatta ofiste şefim tarafından ''şık olmadığı'' gerekçesiyle uyarıldım. Ne yapayım fosforlu kalemlerle çizmezsem yazdıklarımı diğerlerinden nasıl ayırabilirim. Ya da yanına yıldız düşmezsem o notun önemli olduğunu nasıl anlayabilirim? Tamam arada yanlışlıkla önemli kağıtların üstüne not almış olabilirim. Ama onlarda beni böyle kabul etsinler n'apıyım yani?
YanıtlaSilböyle bir şey mi kastettin yoksa?
YanıtlaSilhttp://pinterest.com/pin/438454423/
bence sorun değil bu..bende severim kağıdı kalemi yazmayı..
YanıtlaSilKırtasiye ürünlerine ben de bayılıyorum=)) Devamlı kırtasiye alışverişi yaparım; yazmak ise gerçekten bir tutku. Defterler, kalemler... ne güzel araç gereçler düşünceleri ortaya çıkarmak için.
YanıtlaSilBence de sorun değil bu. Yazmak beni özgürleştiriyor bir kere, hatta; bu dünyadan kopup, başka dünyaları gezmemi sağlıyor. Günce ise iç dünyama yolculuk, öykü ise başkalarının dünyalarına yolculuk yapıyorum. Bedava seyehat! Bunun neresi sorun olabilir ki? :))
YanıtlaSilyazmayı değil de okumayı çok seviyorum!
YanıtlaSilya bilmiyorum! bilmiyorum! kırtasiyeci dedi ki "abla okula gidenler senin kadar uğramıyorlar zaten".
YanıtlaSilbir de şu şilte meselesi. o camın daire biçimde olmasını istiyorum.
çok neşelendim yazını okuyunca:)
sevgiler
Ben de katılıyorum yazmanın özgürleştirdiğine. Ki Sartre bile öyle diyor: "Yazmak özgürleşmektir.". Bir yere gitmek istediğinde, bir şeylerden çok sıkıldığınde, nefret ettiğinde, kaçmak istediğinde kapıyı sözcükler çok rahat açar senin için. Kanatları olur sözcükler zihninin hatta, uçarsın. Öyledir yani. Böyle bir özgürleşme veriyor bize yazı yazmak. Naçizane düşüncem bu.
YanıtlaSilYorumları okurken ne de çok güldüm (: Birbirimize de epey benziyoruz anladığım kadarıyla.
YanıtlaSilAynen... yazmak her şekilde harika ama en can acıtan yazarak çalışma alışkanlığı... ahhh üniversite yıllarında kabus gibiydi, elimin kemiklerini hissederdim artık :)"aaa bu harika nette araştırayım", "şu kitaba bakmalıyım" gibi düşüncelerimi not almazsam %99 unuturum, "kimdi? neydi? sanki m ile başlyordu" diye kalırım. Bir de duygu ve düşüncelerim klaveyde yazınca başka, deftere yazınca başka oluyor. deftere yazarken bambaşka birşeye dönüşüyor, yazdıkça derinleşiyor... Konuyla alakası yok ama dokunmak ve hissetmekle ilgili, bu aralar sık sık e-book teknolojisini sorguluyorum ve reddediyorum kesinlikle! öğrenilmiş, alışılmış ve sevdiğim şekilde kitap okumalıyım. hatta netten uzunca birşey okumayı da asla sevmiyorum hemen döküm almak istiyorum. altını çizmeliyim, dokunmalıyım.. kesilen ağaçları düşününce, kürk giyen kadın gibi hissediyorum kendimi, bencil;) neyse uzattım kısaca aynen aşığız, deftere, kaleme ve kitaba.... hem ne demişler akılda kalmaaaaz satırda kalıııır:)
YanıtlaSilSevgiler...
hep istiyorum. cantamda defterle dolasıyorum. bır yere otursam, elıme alıyorum. herseyı not alıyorum... hastalık bu bence.
YanıtlaSilzeynep/ duslerın rengı
Not: google sec. dıyınce yorumum cıkmıyor. adsız yazıyorum bu yuzden
benim de "kalemden deftere düşen" yazılarım var.
YanıtlaSilelimin altında illa bir not defteri ve kalem bulunsun isterim. ama yazı yazmıyorum, birşeyleri not ediyorum genellikle.
YanıtlaSilKesinlikle, bir hatta birkaç not defterim vardır benim. Ayrıca kırtasiye malzemelerine hep bayılmışımdır. Hala da bayılırım. Sanırım kızım okula başladığında ona değil hala kendime alıyor olacağım:))
YanıtlaSilBende severim yazmayı. Elime kalem geçince yazarım ben. Bırakmam hiç bırakmadım'da yazmak bana göre çizmekten daha iyi belkide iyi çizemiyorum diye bunuda söylemiş olabilirim :) Çizerek birşeyler göstermeniz gerekiyorsa bir insana bunu yazarak onun hayal gücüyle'de gösterebilirsiniz.
YanıtlaSil