Yönetmen: Chris Noonan
Senaryo: Richard Maltby Jr.
Oyuncular: Reneé Zellweger, Ewan McGregor, Emily Watson.
"Stories don't always end where their authors intended. But there is joy in following them, wherever they take us." - Beatrix Potter.
Bloga bir gün içinde girdiğim birden fazla yazının sebebini merak ediyorsunuzdur belki. Sebebi çok basit. Yeni taşındığımız evimizde hala internet yok. Ben de bu yüzden ara ara Starbucks’a gelip, bir şeyler yazıp evime geri dönüyorum. Pek şikayetim yok çünkü ev çok sıcak, cafeler çok serin. Şimdi de en son izlediğim filmlerden biri olan Miss Potter üzerine bir film yazısı okuyacaksınız.
Geçen hafta, akşamüstlerine doğru iyice enerjim bitiyordu. Bu hafta da değişen bir şey yok esasında. Ben de yattığım yerden bir şeyler yapmaya çok alıştım. En iyisi de film izlemek oldu sanırım. Tabi ara ara uyuyakaldım sıcaklığın rehavetinden ama olsun. Hiçbir filmi yarım bırakmadım (yoksa kitapları yarım bırakamama takıntım filmlere mi geçti?). Miss Potter güzel bir film. Yazar ve çizer bir İngiliz'in hikayesi, dünyada en çok satan çocuk kitaplarının (The Tale of Peter Rabbit mesela, ya da Jemima Puddle-duck) yazarı Beatrix Potter'ın.
Beatrix Potter'ın gerçek yaşam öyküsüne dayanıyor bu film. Bayan Potter, 1866 yılında İngiltere'de, hayli zengin, üst sınıf bir aileye doğmuş. Film ise yanlış hatırlamıyorsam, 1905 yılından başlıyordu. Ya da daha geç, çünkü Potter artık 32 yşında genç bir kadındı. Baskıcı bir anne ve ona kıyasla daha sevgi dolu ve destekleyici bir baba figürü vardı filmde. Aslında anneye de hak vermek ve dönemde hala etkisini sürdüren, gündelik hayatı denetleyen Viktorya dönemi kurallarını unutmamak lazım. 32 yaşında hala bekar olan bir kadın, yaşıtlarının aksine hem evlenmemiş hem de çay içmece gezintilerine çıkmak yerine çocuk öyküleri yazıyor, resimler çiziyor, doğayı seviyor, çizimleriyle ve elbette hayvanlar ile konuşuyor. Bu anne sinirlenmesin de kim sinirlensin. Sonrasında gelen mutsuz bir aşk öyküsü (ay spoiler mı oldu mutsuz demem şimdi?). Yükselen bir başarı grafiği, kitaplardan kazanılan paralar ve kazanılan paraların parça parça satılmakta olan çiftliklere yatırılması, Potter'ın vefatından sonra tüm bu işlemekte olan çiftlikleri devlete bırakması. Hem bu doğal arazilerin para düşkünlerinin elinde parçalanması, çiftçilerin topraklarından çıkarılmasının önüne geçmiş Potter hem de doğa korunmuş olmuş.
Jemima Puddle-Duck |
Buradan sonrası biraz spoilerlı, filmi izlemek isteyenler, biraz atlayarak okyabilirler. Aşk hikayesi dedik, hiç de iyi bitmiyor. Aslında kısmen iyi bitiyor da, iyi bitene kadar ben epey ağladım. Kavuşamayan aşıklar beni hep ağlatır zaten. Her neyse, spoilerı da çok uzun tutmamaya karar verdim. Bence izleyip, kendiniz görün, ağlayın.
Spoiler bitti.
Ben filmi neden sevdim? Bilmiyorum. Kitaplarla ilgili olması, bir kadın başarı öyküsü olması, doğa manzaraları... Tüm bunlar sebep olmuş olabilir. Ara ara yer alan animasyonlar da epey güzeldi. Nasıl denir, bu filmi izlerken yüzünüzde hep bir gülümseme oluyor, birkaç sahne hariç.
Peter Rabbit |
Oyunculara gelelim. Reneé Zellweger'i sever miyim? Bilmem. Sevmem diyemem sanırım. Sevimli bir kadın, konuşması mesela bence epey komik. Bu filmde de öyle. Miss Potter karakterine ne kadar oturmuş bilmiyorum. Bence rahatsız edici bir yanı yoktu. Emily Watson da iyiydi, Ewan McGregor'dan pek emin değilim.
Bir de şunu fark ettim, film izlerken de elimde bir not defteri tutmam lazım sanırım. Çünkü birkaç gün önceye kadar aklımda filme dair değinmeyi düşündüğüm bir sürü şey vardı, yazmadığım için hepsi uçup gitmiş. Neyse, bir sonraki filme kısmet artık.
Potter'ın kitapları Türkçe'ye çevrildi mi acaba diye merak ettim. Evet çevrilmiş, iyi ki de çevrilmiş. İş Bankası Kültür Yayınları tarafından, Jemima Pamukördek ve Tavşan Peter diye de Türkçe adlar vermişler. Bence çok sevimli olmuş.
Özet olarak, bence yazın rahat rahat izlenebilecek epey güzel bir film. Mesela 1900 başlarındaki baskı tekniklerini başka nerede göreceksiniz? Elbette görürsünüz ama belki de bir film uzağınızda değildir.
Beatrix Potter hakkında daha fazla şey okumak için şuraya bakabilirsiniz.
Bunlar da Potter'ın çizimlerinden bir kolaj. Çok güzel değiller mi?
"There's something delicious about writing those first few words of a story. You can never quite tell where they will take you. Mine took me here, where I belong." - Beatrix Potter
bir Beatrix Potter sever olarak halen filmi izleyemedim, bir türlü torrentini bulamadım, bulduklarım sorun çıkardı ya. çok merak ediyorum gerçekten
YanıtlaSil